"Teşekkürler Çaykur Rizespor, Geride bıraktığımız sezonda tam 8 ay boyunca çalıştığım ve her anından büyük keyif aldığım Çaykur Rizespor'daki teknik direktörlüğümü bugün itibariyle üzülerek bitirme kararı almış bulunmaktayım.
Bu keyifli ama yorucu süreçte yeteri kadar vakit ayıramadığım ailem ile daha çok beraber olma adına böyle bir karar aldım.
Bu 8 aylık süreç içerisindeki her maçta sonuç ne olursa olsun başta şahsım olmak üzere tüm teknik ekibe huzurlu bir çalışma ortamı hazırlayarak yanımızda olan ve devam etmemiz için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olan ve bu zaman kadar bizi bekleyen Başkan Hasan Kartal'a, yönetim kurulumuza, sportif direktörümüz Yılmaz Bal'a, saha içerisinde ve saha dışında Çaykur Rizespor'a yakışacak şekilde her zaman her şeylerini veren değerli futbolcularımıza, takımımızla çalışan tesislerimizin emektar çalışanlarına kendim ve tüm ekibim adına teşekkür ediyorum.
Göreve geldiğimizde sadece 3 puanı olan hatta ilk devreyi ligin en son sırasında bitiren takımlarının bu kötü durumuna rağmen, ekibimi her zaman destekleyen ve iç saha dış saha fark etmeden Çaykur Rizespor'a ayrılan bütün koltukları doldurup yanımızda olan, birlikte sevinip birlikte üzüldüğümüz taraftarlarımıza yürekten teşekkürü bir borç bilirim.
Unutulmayacak anılarla ayrıldığım Çaykur Rizespor'a yeni sezonda başarılar diler, tüm kalbimle ve dualarımla onların yanında olduğumu belirtir, tekrar bir gün birlikte çalışmayı ve aynı heyecanı yaşamayı umut ederim."
Şu veda mektubunun güzelliğine bakar mısınız?.
Türkiye'de yönetimler hoca göndermeye meraklıdır. Bu yüzden özellikle de "Küçük" kulüpler hep "Küçük kalır"lar zaten. Devamlılık sağlayamazlar çünkü, her yeni hocanın kafasında başka oyun, başka oyuncular olduğundan.. Her gelen hocanın elinde sihirli değnek olduğu sanıldığı için gelir gelmez, mucizeler beklendiğinden, en çok hoca değiştirenler, en hızlı küme düşerler..
Sezon sonu olunca, Hoca hareketlenmeleri başlar..
Bizim Caner, elindeki cep telefonuna bakarak geldi yanıma..
"Rize, Okan'la yolları ayırmış" dedi..
"Okan ayrılmıştır" dedim, anında..
Tam da öyle olmuş nitekim.
Rize'den ayrılan Okan. Ayrılma sebebi ailesi..
Bu sebep gerçektir, bilir misiniz?.
Okan, Yeditepe Üniversitesi Tekstil Bölümü'nün yetiştirdiği genç tasarımcı, her defilesi olay olan Nihan'la evli. Nihan Buruk "Nian" markasını yaratan modacı. Onun işi İstanbul'da kalmasını gerektiriyor.
Okan'ı ise, hangi takımda ise, o kentte yaşamaya mecbur eden bir işi var.
İki genç insan yılın 9 ayını birbirlerinden kilometrelerce uzakta geçiriyorlar.. Karşılıklı fedakarlığa bakar mısınız?.
O zaman.. O zaman işte bu çok samimi, çok duygusal "Veda" cümlesini yazmak şart oluyor, Okan için..
"Bu keyifli ama yorucu süreçte yeteri kadar vakit ayıramadığım ailem ile daha çok beraber olma adına böyle bir karar almış bulunmaktayım." Bu ayrılık cümlesi, Okan'ın istikametinin "İstanbul" olduğunu gösteriyor.
Üç Büyükler'in üçünde de henüz Okan'ı iş başına getirecek yürek yok..
O eskidendi..
Alp Yalman, Faruk Süren gibi efsane başkanlar, kendilerini efsane yapan kararları alırlar ve arkasında da dururlardı.
Mustafa Denizli, Galatasaray genç takımın başında yarım sezon çalıştıktan sonra A takımına gelmiş ve harikalar yaratmıştı.
Fatih Terim, zamanın ikinci lig takımları, Ankaragücü ve Göztepe'de yarımşar sezondan sonra Galatasaray'ın "Tek adam"ı olmuştu.
Göreve geldiğinin ikinci ayında hem de Ali Sami Yen Stadı'nda Fenerbahçe'ye 4-0 yenildiği halde Faruk Süren "Devam.. Sana güveniyoruz, arkandayız" demişti. Sonuç.. 4 yıl arka arkaya şampiyonluk. Avrupa Ligi Şampiyonluğu ve Galatasaray'a hem de Real Madrid'i yenerek süper kupayı getiren takım ve o takımdan 10 kişinin alındığı Milli Takım'ın Dünya Üçüncülüğü..
Nerde şimdi öyle adamları bulacak, güvenecek, arkasında duracak adamlar..
Tribün haykırmasına göre iş yapanların başkan olduğu günler yaşıyoruz.
O zaman geriye kalıyor, Kasımpaşa ve Başakşehir..
Mustafa Denizli gibi bir hocayı harcayan Kasımpaşa'ya Okan'ın gitmesi mümkün görünmedi bana.. Geriye kalıyor Başakşehir. Orda da Abdullah Avcı var. Buruk ailesinin en yakın dostu, Abdullah Avcı..
Okan, son zamanlarda çok kötü sonuçlar alan ve avcunun içindeki Şampiyonluk Kuşu'nu kaçıran Abdullah Avcı'yı kaydırıp onun yerine gelecek kişilikte biri değil. İşsiz kalır, bunu yapmaz..
Ama gazetelerde okuyoruz.. Avcı, Fikret Orman'la görüşüyor.. Herhalde Okan'la da görüşüyor, "Ben Beşiktaş'a gidiyorum, sen Başakşehir'e gel" diyordur, büyük ihtimalle..
Nitekim iki açıklama hemen ayni günde geldi.
"Avcı, Beşiktaş'la ayrıldı." "Rize'ye veda eden Okan Buruk, Başakşehir'e geliyor." Avcı, Beşiktaş'ta ne yapar bilemem..
Ama Okan Buruk, Başakşehir için biçilmiş kaftan., Geçen sene Rize'ye "Yılın En Güzel Futbolu"nu oynattı, Okan.. Rize'nin tüm maçlarını izlemek için elimden geleni yaptım. Futbol izleme zevkim için..
Kimse yazmıyor, kimse konuşmuyordu Rize'yi.
Okan'ın orada yarattığı mucizenin de farkında değillerdi.
Okan, başkaları tarafından kurulmuş, sezona başlamış ve 7. haftaya kadar sadece üç beraberlik ve 3 puanla gelebilmiş, topu topu 5 gol atabilmiş bir takımın başına, sezon ortasında gelmişti.
Fenerbahçe'yi 3-0 yenerek işe başladı ama Rizespor'u toparlaması, "Okan Buruk Takımı"na dönüştürmesi için zamana ihtiyacı vardı.
Rize ilk yarıyı 12 puanla sonuncu bitirdi. 19 gol atmış, 28 gol yemişlerdi..
Sonra İkinci yarı, yani bir derece "Okan'ın takımı" ile başladı.
Bu ikinci 17 haftada, başta Galatasaray maçı, uğradığı hakem katliamlarına rağmen Rize, 29 gol atıp, tam 29 puan toplamayı başardı. Ligi 11. sırada bitirdi. Katliamlar olmasa, ilk yarının sonuncusu, seneye Avrupa'ya gidecekti.
Okan bu başarıya, takımına "Hücum Futbolu" oynatarak ulaştı. Rize maçlarının zevkli ve keyifli geçmesinin sebebi işte bu futboldu. Rize her maça "Kazanmak için" çıkıyordu.
Müthiş bir oyun kurucu Boldrin, harika bir kanat ve kontratak adamı Umar Aminu ve de Vedat Muriqi.. Fenerbahçe'ye gidişini fena halde kıskandığım Muriqi..
Bu Kosovalı genç adam "Fenerbahçe'nin Metin Oktay"ı olursa şaşmam.. Her ama her maçta harika oynadı.
Harika kafa topları alıyor, kafa şutları atıyor, harika adam eksiltiyor, harika akıllı, klas, enfes gol şutları atıyor, arkadaşlarını harika kaçırıyor.. Yani bir santrfordan ne isteniyor, bekleniyorsa Muriqi'te var..
Bence "Yılın Hocası" Okan Buruk'sa "Yılın Transferi" de Vedat Muriqi'tir.