29 Nisan, Dünya Dans Günü'ydü. Modern balenin atası olarak kabul edilen ünlü balet Jean-Georges Noverre'in doğum gününü UNESCO seçmiş ve ilan etmişti. "Sözden önce dans vardı" da, gecenin sloganı..
Gerçekten öyle değil mi?.
Dünya üzerinde ilk canlıların göründüğü günden bu yana, hayvanlar, dişilerini elde etmek için dans etmiyorlar mı?.
Geçen perşembe, İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin Kiev Balesi dansçılarıyla ortak düzenlediği Gala'ya nasıl hevesle, nasıl koşarak gittim ve hevesim nasıl içimde kaldı.
Birincisi.. Bu Kuzeyden bale ekiplerini getirmeye kim aracılık ediyorsa, bizi kazıklıyorlar.
"Rus balesi" diye koşuyoruz.
Sıradan bir ekip..
Yahu, Mimar Sinan Konservatuarından bir ekip seçseler bundan daha iyi, kat kat iyi olur.
Hem de bizim "Yarınlarımız"ı alkışlarız.
Program aslında harika.
En güzel balelerden, en güzel danslar.. Ama en seçmeler, Kuzeyden gelenlere bırakılmış nedense..
İkincisi..
Dünya Dans Günü'ne en küçük özen esirgenmişti.
Gala (!) Kuğu Gölü'nün dünyaca ünlü ikilisi ile başladı. Bu kadar sıradan olur. Ve bu sıkıntı sonuna dek devam etti, inanın..
Bir, tek bir unutulmaz sahne vardı, gecede..
Kuğunun ölümü, muhteşemdir, bale de,müzikte de..
Camille St.
Saens'in "Hayvan Karnavalı"ndaki Kuğu muhteşemdir zaten.
Dünyanın en ünlü çello parçasıdır.
Türk balesinin gururu Deniz Kılınç, Pavlovaları, Dame Margot Fonteynleri hatırlatan bir şiir koydu sahneye..
Sırf o dans için gittiğime değdi. Teşekkürler Deniz..
Keşke geceyi düzenleyen (Kim bilmiyorum. Öyle bir isim yoktu programda..) tüm dansları baştan savma playback yaparken, bir köşeye bir çello koysa ve Çağ Erçağ'a çaldırsaydı Kuğu'yu, üzerine bir spot ışık düşürerek ve gene bir spot ışık Deniz'i izleseydi.
Minnacık bir dokunuş, unutulmaz bir anı yaratabilirdi..
Nerdeee.. O bile yoktu Dünya Dans Günü'nde..