Yıl 1934.. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi açış nutkunu okuyor..
"..Ulusun ince duygularını, düşüncelerini anlatan, yüksek deyişlerini, söyleyişlerini toplamak, onları genel musiki kurallarına göre işlemek gerekir. Türk ulusal musikisi ancak böyle yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir."
..Ve 2019... Cemal Reşit Rey Salonu tıklım tıklım dolu ve alkışlar "Bravo" çığlıklarından yıkılıyor..
Çalınan eser, Divan şiirinin eşsiz şairi Fuzuli'nin Su Kasidesi Oratoryosu..
Şef Rengim Gökmen, solist sanatçılarla tekrar tekrar gelerek, selamlar vererek, hepsi ayakta ama hiç biri gitmeye davranmayan seyirciye, Oratoryo'nun o insanın soluğunu kesen müthiş final bölümünü tekrar çalarak teşekkür ediyor ama ne mümkün..
Alkışlar dinmiyor..
Nerdeyse on dakikadır ayaktayız.. Kafamı kaldırıyorum..
Yukarıya bakıyorum.. Duygularım beynime değil, kalbime sesleniyor..
Hissediyorum, Mustafa Kemal'im burada..
Babam burada..
***
Fuzuli Divanı, Bandırma'da ben ilk okula başlarken evimize giren ilk kitaplardandı.
Babam şiire, hele divan şiirine çok meraklıydı..
Cumhuriyet'in şairlerini, Nazımları, Yahya Kemalleri ezber bilirdi.. Ama Fuzuli, Baki, Nefi, Nedim'i de ezber bilir, kış gecelerinde bize okur, anlatırdı. "
Atatürk'ün Harbiyesi" öyle nesiller yetiştirmişti işte.
Su Kasidesi'ni çok severdi.. Öyle çok okumuştu ki bize, bazı beyitleri ezberlemiştim daha o yaşta..
Hele bir tanesini lise, üniversite çağlarımda, kaç kız arkadaşımın kulağına fısıldadığımı hatırlarım..
" Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün teg virse min gülzâre su."
Sonra da,
manasını anlatırdım ayni kulağa.
"Bahçıvan, gül bahçesini sellere versin. Güzel güller yetiştireceğim diye boşuna zahmet etmesin..
Zira binlerce gül bahçesi sulasa, yine de senin yüzün gibi bir gül açılmaz." Şairin kelime oyunu muhteşemdir burda.. Su vermek, can verir.. Suya vermek ise, yok eder..
Yani Su Kasidesi, benim için ayrı özel, ayrı güzeldi.
***
İstanbul Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı ve CRR Genel Sanat Yönetmeni Aslan Özdemir, işte bu kasidenin Türk vasıflarını
aynen koruyarak, evrensel, yani dünyanın
her yerinde dinlenecek bir eser haline gelmesini
düşündüler.
Beste, gencecik bir Azeri Sanatçı
Pike Akhundova Talibli'ye ısmarlandı.
Tamamlanan eser, giderek bir Kültür Merkezi'ne dönen CRR Senfoni ve şef Rengim Gökmen'e teslim edildi.
Sahnede bu genç senfoni, arkasında
Volkan Akoç'un korosu vardı. Önünde bir sıra, alaturka musikinin sazları..
Tanbur, kanun, ney, kemençe, tar, balaban ve kamança..
En önde de üç solist.. Biri soprano, biri tenor.. Biri de
Hanende..
Doğu ve Batı coğrafyasının birleştiği İstanbul, şimdi de Şarkı ve Garbı, sanatta yan yana getiriyordu işte..
Fuzuli'nin Hz. Muhammed'e övgü için yazdığı bu Nat-ı Şerif, bir nazire olarak "
Hicaz" makamında başladı.
Her bölümde makamlar değişti..
Benim sevgili beyitim ikinci bölümde, Nikriz makamındaydı, mesela..
..ve daha o bölümde yakaladı zaten seyirciyi..
Koro muhteşemdi.. Öyle muhteşemdi ki,
Fuzuli bu kasideyi koro için yazmış sanırdınız.
Tenor
Caner Akın'ı dinlemeye doyamadım..
Soprano Bengisu Çimen'i artık unutmam mümkün değil.. Üç solistten biri, "
Hanende" idi. Ama ne tatlı, ne şirin bir hanende.. Ona eşlik eden alaturka sazların önüne nasıl yakıştı,
Zabite Aliyeva.
Hele Uşşak makamındaki, aşıkların duygularını anlatan Ahmed-i Muhtar'da nasıl fıkır fıkır kaynattı salonu..
"Dest-bûsû ârzûsuyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağım sunun anunla yâre su.
(Ey dostlarım! En büyük arzum olan sevgilinin busesine ulaşamadan ölürsem, toprak olacak bedenimden bir kase yapıp onunla yare su ikram edin ki, hiç değilse o zaman o dudaklara dokunmuş olayım.).
Ya senfoni içindeki alaturka sazların ruhumuzu delen soloları..
Burcu Karadağ'ın ney, Nicat Masimov'un balaban, Elvin Navzurov'un kamança, Neva Günaydın'ın kemençe esintileri..
Koca koro, tüm solistler tavanda çınlayan "
Su" haykırışlarıyla hem de nasıl bir coşku seli final yaparken, nasıl mesttik, tüm salon!..
Salondan çıkarken bir kez daha geri döndüm ve yukarılara bakıp, içimden seslendim.
"
Teşekkür ederim Mustafa Kemalim.. Teşekkür ederim canım Babam!.."
CRR Kulislerinde bir de sürpriz var. Ab- Ru'larla Su Kasidesi.. Ab-Ru, su yüzü demek. Su yüzüyle yaratılan sanat, yani Ebru. Sanatçı Hikmet Barutçugil, Su Kasidesi'nin her beyti için bir ebru yapmış. Projenin sponsoru Esenler Belediyesi.. Su Kasidesi Oratoryosu ile eşleştirmişler, sergiyi.. Ve de, enfes bir kitap haline getirmişler.. İşte o kitaptan benim beytim.. " Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün / Bir gül açılmaz yüzün teg virse min gülzâre su." ..ve Hikmet Barutçugil'in bu beyiti canlandıran eseri..