Yeni Zelanda'da cuma namazı sırasında iki caminin taranması ve onlarca ölü ve yaralı bırakması olayını çok ama çok derin düşünmek lazım..
"Bu İslam karşıtı yerel gurupların değil, insanlık düşmanı uluslararası bir örgütün işi" dedim, sabah televizyonu açıp, yerli yabancı tüm haber kanallarında "Yayını keserek" kırmızı uyarılarının altında "Yeni Zelanda'da iki camiye ayni anda yapılan saldırıda 40 kişi öldü" haberini okuyunca..
Ekranda, nasıl darmadağın olmuş bir kadın vardı.
Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern'miş.. Dünya medyasının temsilcilerini karşısına almış, devlet televizyonunda sorulara yanıt veriyor. Son anda gelen haberleri de ekleyerek. Bir saate yakın ekranda kaldı..
Böylesi durumlarda en yetkili kişiyi karşında görmek paniğe uğramış bir ulus için çok ama çok önemlidir.
İkiz Kuleler olayında hep ortada, meydanda olan New York Belediye Başkanı'ydı. Muhtemel paniği, karmaşayı büyük ölçüde o önledi ve El Kaide'nin asıl amacını gerçekleştirip, Amerika'yı darmadağın etmesinin önüne geçti..
Ardern da bunu yapıyordu. Yüzündeki büyük üzüntü ve şaşkınlığı okumak kolaydı ama, panik de değildi, Bayan Ardern.. İki cami baskınının bir uluslararası terör örgütünün işi olduğunun şifresi konuşmasının bir cümlesinde vardı.
"Bizim seçilme sebebimiz, Yeni Zelanda'nın bir 'Diversity' ülkesi olmasıdır.."
"Diversity" çeşitlilik demektir..
Avustralya ve Yeni Zelanda gerçekten bu bakımdan dünyada benzeri olmayan iki örnek ülkedir. Burada, her ırktan, her etnik guruptan, her milletten, her dinden, mezhepten insanlar yüz yıllardır barış içinde bir arada yaşarlar..
Gittim. Aralarında yaşadım. Gördüm.. İyi bilirim.
Dünyanın dört bir yanından gelen, hem de ipten kazıktan kurtulmuş gelen her milletten insan, dünyanın en huzurlu devletini kurmuş ve barış içinde bir arada yaşıyorlar.
El Kaide niçin İkiz Kuleleri seçmişti?.
Dünyaya "Yani Amerika'da bile böyle şeyler oluyorsa" dedirtmek için..
Yeni Zelanda baskını da dikkat edin ayni soruyu sordurdu..
"Yeni Zelanda'da bile.."
Baskın öyle ayrıntılarla düzenlenmiş ki, amaç, tehdidi, paniği arttırmak.. Sadece Yeni Zelanda'da değil. Dünyada arttırmak..
O iki caminin baskına uğradığı kentin adına dikkat edin..
Christ Church City!. İsa Kilisesi Şehri!.
İsa Kilisesi Şehri'nde iki camide katliam yapılırsa, ilk şüpheli kim olur?.
Amaç, açıkça Amerika'dan Avrupa'ya, Hindistan'dan Pakistan'a zaten ısrarlı ve inatlı tahriklerle ortalık iki günde bir karışırken, dünyanın her yerindeki insanların huzurlarını kaçırmak, herkesin herkesten şüphe etmesini sağlamak..
Şimdi düşünün..
Yeni Zelanda gibi bir huzur ve barış ülkesinde iki cami basılıp katliam yapılır, ardından bomba yüklü patlatılmaya hazır iki kamyon ele geçirilirse, siz mesela İstanbul'da kendinizi güvende hissedebilir misiniz?.
Evinizde.. İş yerinizde.. Sokakta yürürken.. Camide, kilisede, sinagogda ibadet ederken.. Gittiğiniz tatil köyünde güneşlenirken..
"İslam düşmanı tahrikler" demek, olayı çok hafife almak olur.
Çok daha korkunç, insanlık düşmanı bir terör örgütü ihtimalini asla gözden uzak tutmayalım..
Bir din kavgası çıkarmak isteyen uluslararası bir örgüt!.