Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Ertuğrul Akbay’ın ardından!..

Kaç Olimpiyat beraber çalıştık.. İyi tanırım. Çok iyi arkadaşım, yaşıtımdı.. Ertuğrul Akbay..
Onu da kaybettik..
Müthiş bir gazeteciydi. İşini iyi bilir, iyi yapardı.
Bazen ortalığı karıştırdığı, haksızlık yaptığı olurdu ama, hepsi, "Atlatmak" içindi. O zaman gazetecilikte iki sözcük kader demekti.
"Atlatmak" ve "Atlamak!." 1980 Moskova oyunlarında mesela, 20 kadar Türk gazetecisiydik, Türkiye oyunlarda yokken üstelik.
Gece yarısı biterdi yarışmalar, sabah herkes basın merkezinde teleks (O da ne diye merak edenler, google sorsun) sırasına girerdi, haberini yazdırmak için ama o sıra saatlerce gelmezdi. Günler sonra öğrendim ki, Ruslar Türkiye'ye beş hat ayırmışlar.
Ertuğrul her sabah erkenden merkeze geliyor.
Beş hatta gazetesi Günaydın'ın beş numarasını yazdırıyor ve hepsini saatlerce meşgul tutunca, öbür gazeteler Türkiye baskılarına doğru dürüst bir şey yazdıramıyorlar ve Ertuğrul hepsini atlatıyor.
1984 Los Angeles Oyunları'nda UCLA kampüsü Olimpiyat Köyü yapılmış ve çok sıkı güvenlik önlemleri alınmıştı. Katılan her ülkenin gazetecilerine günlük kontenjan tanınmıştı. Türkiye'ye günde 2!. Hemen bütün gazetelerin en az ikişer (Biz Cumhuriyet'ten üç kişiydik anlayın ötesini) adamı vardı. Haftada bir sıra ya geliyor, ya gelmiyordu, gidip kamp haberi ya da röportajı yapmak için..
Ertuğrul'un Günaydın'ı ise her gün resimlerle bizim kampı anlatıyordu, nerdeyse tam sayfa..
Gazeteler dillere doladılar.. Beden Terbiyesi Genel Müdürü Yücel Seçkiner'i satın almış Ertuğrul da, kapı ona her gün açılmış.
Yücel Albayımı yakından tanırım. Onu satın alacak adam anasından doğmamıştır.
Ertuğrul'u yakaladım. "Gene ne haltlar karıştırıyorsun" dedim.
"Hadi kampa gidelim, gözünle gör" dedi. Gittik.
UCLA girişinde bir pasaport kontrol odası gibi yer..
Yakanızdaki karttan ülkenizi görüyorlar.
Bilgisayara bakıp, kontenjanı kontrol ediyorlar. Biz Türküz.. İçerde zaten 2 Türk varsa, şansımız yok..
Kız Ertuğrul'u görünce.. "Ooooo!.. Dear Akbay" diye bağırdı. Bir boynuna sarılmadığı kaldı. Sonra bilgisayarı tıkladı..
Fildişi Sahili ile Dominik Cumhuriyeti kontenjanları boş.. Bizi onlara işaretledi. Girdik..
Meğer Ertuğrul, açılış günü gelmiş oraya.. Elinde koca bir paket.. Türk elişleri, işlemeleri dolu.. Yükte hafif, ama pahada ağır. Amerika'da bulunması imkansız çünkü.. Kız bayılmış. Şimdi Ertuğrul ne zaman gitse, bakıyor. Hangi ülkede kontenjan boşsa ona yazıyor. Alıyor içeri..
Oturdum, bu öyküyü o zaman yazdım Cumhuriyet'e.. "İltimas yok. Gazetecilik var" diye..
Hemen Ertuğrul'a haber vermişler.. Koştu geldi, boynuma bir sarıldı..
"Sen benim en iyi dostumsun" dedi. "Sayende itibarım kurtuldu. Yücel Albayım da temize çıktı."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA