Bu yazının muhatabı, İçişleri Bakanlığı Trafik Daire Başkanı Mehmet Yavuz!.
İstanbul'daki rezillik için niçin Ankara?.
Çünkü İstanbul'a yazdıklarım suya yazılmış gibi.. Biri emir vermiş sanki, İstanbul Trafik Müdürü, hatta Emniyet Müdürü'ne..
"Hıncal Uluç'un yazılarına sakın muhatap olmayın. Cevap mevap vermeye kalkmayın.." Yahu ben Fahri Trafik Müfettişi'yim. Yani yazdıklarım aslında yasal suç ihbarı.. Hadi köşe yazısına aldırmıyorsun, ya bu ne?.
Ben de İstanbul Emniyet Müdürü'nden de, Trafik Müdürü'nden de ümidimi kestiğim için yazılarımı artık Ankara'ya yazacağım..
Bu gamsız, tasasız ve umursamaz Müdürlerle İstanbul Trafiğini nasıl düzelteceğini de varsın İçişleri Bakanı Soylu düşünsün..
Ankara'dan geliyoruz.. TEM yolundan.. Pendik çıkışının oralarda Üçüncü Köprü Yolu'nu seçtik.
Paralı ama, bomboş.. Rahat gider, bedelini de öderiz..
Tam o kavşağın orada işte, bu 34 UV 085 öyle bir üzerimize geldi ki.. İntihar hareketi gibi.. Ercan çok deneyimli olmasa çarpışmış, takla atmıştık. Orası TEM, zincirleme kazada kaç araba o hızla birbirine girer ve kaç kişi orda kalır, varın hesaplayın..
"Deli misin be adam" diye bağırırken, adamı gördüm.
Sol elinde telefon ama sağ kulağına tutuyor. Kolu, boğar gibi boynuna dolanmış.. Öyle telefonla konuşmak nerdeyse imkansız, bir de hem de nasıl bir kavşakta araba kullanıyor iyi mi?. O zaman kontrol montrol yok tabii.. Konuştuğu kişiye kızmış olmalı.. Yüzünden belli bağırıyor, o zaman da araba işte böyle başı boş kalıyor..
Yahu bin istatistik var dünyanın dört bir yanında.. En büyük kaza sebebi cep telefonları.. Aldıran yok..
Bizi de, kim bilir kaç kişiyi de Allah korudu, Yavuz Müdürüm..
Şimdi bu adama ne yapıldığını öğrenmek ve bu köşede yazmak istiyorum..
Çare de İstanbul'un Sfenkslerinde değil, sizde!.