Manisa Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı, Ağbimin, Tercüman İzmir ve Ege şefi olduğu yıllardaki en acar muhabiri Ertuğrul Kardeşimizin davetiyle bir Manisa günü koyduk, İzmir gezimize.. İzmir- Manisa gidiş geliş, inanın Beylikdüzü- Taksim'den daha kolay. Müthiş bir otoban ve o otobanın içinden geçtiği yeni tünel, dünyayı iyice ufaltmış. Buca'dan çıkar çıkmaz Manisa'ya girdik sanki..
Doğru Ayn-ı Ali kahvesi.. Ertuğrul bizi orda bekliyor.. Girdik ki, birisi Ertuğrul'a koştu..
"Valimiz burda" dedi..
Ertuğrul'un "Oooo!.
Sayın Valim" dediği adama baktım. Aynen benim gibi fevkalade spor bir tatil günü kıyafetinde bir genç..
Yahu biz İstanbul'da senelerden beri, sokakta, halkın arasında vali görmeyi unutmuşuz..
Bir felaket ola ki, gelen bakanın omzu başından bakan bir vali ortaya çıksın ve kameralara poz versin..
Manisa'da vali, tatil sabahı, halkın en favori kahvelerinden birinde onlar gibi olmuş.. Halkla sohbet ediyor, iyi mi?.
Beraber oturduk. Nasıl hoş sohbet, nasıl şirin, nasıl senden, benden, ondan farksız, tam halktan biri valimiz, Ahmet Deniz..
Yani bize Mekteb-i Mülkiye'de öğrettikleri Vali bu işte..
Ağbime nargile, Valimiz dahil herkese Sultan Çayları geldi. Sohbet sürüyor.. Ben etrafa bakıyorum. Her masası dolu Ayn-ı Ali'de, içerde "Vali" olduğunu gösteren tek işaret yok..
Korumalar bile belli değil, vardıysalar eğer..
Sonra kalktı..
"Bugün gezeceğim daha çok yer var..
Bana müsaade" dedi, Valimiz.. Sarmaş dolaş olduk.. Nasıl mutluydum, onu kucaklarken..