Sevgili Ertuğrul kardeşim, (Özkök) yaşlanmayı sindiremeyen ve botoks zehirine bulanıp, yüzlerine maske takan bazı kadınlar var ya hani, artık o ruhsuz ve ifadesiz yüzlerine bakamaz, tanıyamaz olduğumuz kadınlar, onları izliyor sanki..
Yok canım yüz değil, ruh botoksu yapıyor kendisine, her gün köşesinde..
Bir.. Yaşına taktı kafasını ve köşesini... Bir ünlü doktoru da (Bu doktorların hangi araştırmalara dayanıp nasıl zıt açıklamalar yaptıklarını geçen hafta sonu yazmıştım.
Hem de New York Times'dan naklen..
Bizimkilerden gık çıkmadı.) yanına almış her gün "Ben gencim" yazıları yazıyor.. İlle de her köşesine, eski, yeni birkaç resmini koyuyor..
"Ben gencim, bakın hem de nasıl" dercesine..
Yazılarını keyifle okuyorum Sevgili dostumun ama, durmadan da "Tıç.. Tıç.. Tıç" diyorum..
O sesin yazılışı hâlâ keşfedilmedi ama anladınız herhalde..
Geçen gün "Seksi bıraktım" diyen Okan Bayülgün'e "Cevap vermem ona" deyip, kendi seks yaşamının nasıl iyi olduğunu bile yazdı. Tıç!.. Tıç.. Tıç..
İkincisi de. Lafı eşcinselliğe getiriyor, bir yolunu bulup..
***
Dün baktım, en tepede benim adım..
"Acaba Hıncal Abi'nin 'Kadınca' Dergisini kaç eşcinsel almıştır" diye başlık atmış..
Ertuğrul, yüz yüze "Abi" deyip, kızınca "
Hıncal Uluç" yazanlardan değildir. Önce ona alkış..
Ben de, bu yazının tepesindeki başlığı düşündüm, yazıyı okurken..
Hani deveye sormuşlar, "Boynun niye eğri" diye..
Yahu Ertuğrulcum, o kitabını yazdığın bilim adamı Ümit Söylemezoğlu, nasıl bir bilim adamı ki, senin bile bilmen gereken (Çünkü bilecek yaşlardaydın) gerçekleri, tezine uydurmak için tepe taklak ederek, güya bilimsel analiz kitabı yazmış, "Kadın- Erkek" diye..
Valla adı çekici.. Altında "Psikiyatr Prof. Doktor" diye imza olunca aldatır, aldırır da..
Sen de almışsın..
Tamam.. Ama daha başında adamın nasıl kabak gibi yanlışlar yaptığı görünce aynen çöpe atıp ve köşende de "Sakın almayın bu palavrayı" demen gerekmez mi?.
Sen tam tersini yapıp, bu paçavrayı sattırmaya uğraşıyorsun bir de..
Yoksa kitabı eline Hürriyet Reklam Müdürü verdi de, "Bu bir paralı PRojedir. Öv bakalım" mı dedi?.
***
Yahu Ertuğrul, Rezillik, skandal, fiyasko, ayıp, yalan yanlışlar, başlıkta..
"Acaba Hıncal Abi'nin 'Kadınca" Dergisini kaç eşcinsel almıştır!" En başta..
Kadınca dergisini ben çıkarmadım ki Ertuğrul!. Bu dergi Türk dergicilik ortamına
bomba gibi düştüğü, rekor üstüne rekor
kırdığı ve "Kadın" dergiciliğinde değil, dergicilikte
çığır açtığı zamanlar, ben Ankara'dan
Cumhuriyet Gazetesine yazılar yazıyordum.
Sen de oralardaydın.
Senin bilim adamı Profesör, işte başarısıyla çığır ve Erkekçe'ye yol açan Kadınca için "Başarılı olamadı ve Erkekçe'nin gölgesinde kaldı" demiş, nasıl bilim adamıysa artık..
..Ve daha ne biçim bilim adamıysa Kadınca'yı, çıplak erkek resimleri basan Amerikan Playgirl dergisiyle mukayese etmiş..
"Playgirl'i kadınlar değil, eşcinsel erkekler aldı" demiş ki doğrudur. Sen de "Eşcinsel" lafını görünce, hadi balıklama oltaya..
Atıvermişin takıntına uyan o başlığı..
"Hıncal Abi'nin Erkekçesini kaç eşcinsel aldı?."
***
Bak Ertuğrulcum..
Erkekçe bir defa senin dediğin gibi 70'li değil, 80'li yıllarda çıktı.
Müthiş ansiklopedi satışlarıyla hızla gelişen Gelişim Yayınları'nın patronu, ışıklar içinde yatsın, o muhteşem Ercan Arıklı, bu başarı üzerine dergicilik işine girme kararı verdi.
Süreli Yayınları kurdu ve gencecik
Duygu Asena'yı keşfedip "Gel Kadınca'yı çıkar ve Türk kadınlarına, Amerika'dan başlayıp dünyaya hızla yayılan Feminizm'i anlat" dedi..
Duygu, o da ışıklar içinde yatsın, harika ama ne harika bir dergi çıkardı ve Türk dergiciliğinde çığır ve benim yolum öyle açıldı.
Kadınca, bir "Felsefe" dergisiydi Ertuğrul, çıplak erkek resmi satan Playgirl değil. Duygu Asena, Kadınca'nın temel felsefesini yüz bilmem kaç baskı yapan, filmi çekilen kitabına isim olarak koydu..
"Kadının Adı Yok!." Bu ad, feminizmin sloganı oldu ülkemde..
Hâlâ da öyle..
Yani Kadınca, Duygu'nun Kadıncası bir dergicilik zaferiydi..
Kimsenin gölgesinde falan da kalmadı.
***
Tüm kadın dergileri, bin, bin 500 satarken hepsi kadın olan okurları tarafından Kadınca 100 binlere dokundurulunca, Ercan "Şimdi bir de Erkekçe'miz olsun" dedi.. Onu çıkaracak adam aramaya başladı.
Ortak bir arkadaşımız vardı, Yusuf Subaşı..
"Şu Cumhuriyet'te spor yazan Hıncal var ya.. O yıllardan beri bu ülkede bir erkek dergisi kurma hayali ile hazırlar kendini. Onunla bir konuş" demiş Ercan'a..
Aradı Ercan beni.. Davet etti. Gittim.. Konuştuk..
"Bir maket hazırla" dedi..
Hazırladım, bıraktım ve 1980 Moskova Olimpiyatlarına gittim, Cumhuriyet adına..
Döndüm ki, Ercan beni bekliyor.
Maketi görmüş, satır satır okumuş..
"Tamam bu iş" dedi.
1 Ocak 1981'de ilk Erkekçe, Nazan Şoray kapağı ile çıktı. Ve de üç ay sonra,
Mart 1981 Erkekçe'si, 151 bin net satışla, hâlâ
yanına yaklaşılamayan bir rekor satışa ulaştı.
İadesiz.. Baş bayimiz Yıldırım Ünverdi hayatta..
Ara konuş, hepsini.
***
Erkekçe, resimleriyle satmadı Ertuğrul..
Güzel kadın resimleri vardı tabii, en usta fotoğraf sanatçıları tarafından çekilmiş.. Kimlerin imzası yoktu ki o sanatkâr kameramanlar arasında..
Bedri Baykam vardı mesela.. Erol Atar!.. Orhan Çetin.. (Sinan'ın kardeşi). Kimler kimler.. Adını unuttuklarım bağışlasın.
O devirde çıplağı bırak, göğüs göstermek bile yasak. Yani estetik değeri taşıyan fotoğraf basmaya mecburuz zaten, Savcıların önüne yüzümüz ak çıkmak için.. Çıktık da..
Erkekçe'nin sloganı..
"Her yazısı okunmaya, her resmi basılmaya layıktır." Bu slogana hep uyduğumuz için Başbakan Süleyman
Demirel'in makam masasında Erkekçe'yi gören yakınları takıldılar, "Sen de mi Brutus" gibisinden.
Süleyman Bey'in cevabı, Erkekçe idi, işte..
***
O kadroyu gençlerle takviye ederek
Gelişim Spor'u çıkardık. O da branşında rekorlar kırdı. O gençlerden ne gerçek spor yazarları, müdürleri yetişti!.
Hıncal ve arkadaşlarının bir tek dergisi başarılı olmadı Ertuğrul..
Ercan'ın aklı yatmamıştı ama, ben ısrar ettim. Kırmadı, çıkardık. "
Bilim Dergisi.." Ya halkımız böyle bir dergiye hazır değildi ya da biz beceremedik, bilmem.. Ama olmadı, Bilim Dergisi, ki yaptığım, yapmakla gurur duyduğum işlerin başında gelir, hâlâ!.
47 doğumlu olduğuna göre Ertuğrul kardeşim, Erkekçe'nin çıktığı 1981 yılında 34 yaşındaydın..
80'lerde önce akademisyen, sonra hem de Hürriyet'te gazeteciydin.. Erkekçe'nin hem de dörtte üçünü yazan, başarının baş ortağı Sıfırcı Hocam Kurthan Fişek de, o da ışıklar içinde yatsın, Hürriyet'e geldi sonra..
Onunla da uzun süre çalıştın.. Sohbetlerin olmuştur mutlak.
Yani nerden baksak, çok çok iyi bilirsin, Gelişim'in o on yıllık serüvenini.. En iyi bilenlerden olmalısın, yaninin de yanisi!.
O zaman, "Hıncal Abi'nin, Kadınca dergisini kaç eşcinsel almıştır" başlığının cazibesi uğruna, bir yığın yanlış ve saçmayla dolu ile palavra kitabın, baştan sallamalarına nasıl gözlerini kapadın?.
Yalanlara, yanlışlara, bile bile, nasıl yumdun gözlerini Ertuğrul..
O muhterem (!) psikiyatr Profunla, sen bir konuşsan iyi olur gibi geliyor bana..
Konuş da, görelim bakalım sana ne diyecek?.