Sevgili Ömür Gedik, motosiklet rezaletini benim gibi durmadan yazanlardan.. Ama İstanbul'da İçişleri Bakanı'nın talimatlarını uygulatan ve denetleyen bir Vali yok. Vali denetlemeyince, Emniyet Müdürü de odasından çıkmıyor. Emniyet Müdürü, o keka yaşayınca, Trafik Denetleme Müdürü de denetlenmiyor.. O da gelsin çay kahve.. Silsile-i meratip makamda oturanlar vilayeti İstanbul..
O zaman Trafik polisi niye zahmete katlansın ki..
Memur arkadaşlar sohbet ederken söylediler.
Müdürler ellerine bir koçan veriyor ve "Bunu doldurmadan gelmeyin" diyorlarmış.
İstanbul'da koçan doldurmaktan kolay şey mi var?. Bir köşe başında bekle, iki saatte biter.. Çünkü kent dağ başı, kimse takmıyor nasılsa..
Demek ki, Vali'yi de birilerinin denetlemesi lazım ki, balık baştan kokmasın, Sayın İçişleri Bakanım!.
Kim acaba, valiyi İstanbul sokaklarına mecbur edecek kişi?.
Ömür, özellikle kurye motosikletlerinin her türlü kuralı hiçe sayarak, ters yönde giderek, kırmızıda sürerek, yaya geçitlerinden yürüyen insanların üzerine sürerek, kaldırımlara çıkarak nasıl başıboş gittiklerini ve son haftalarda sebep oldukları kazaları anlatmış.
İşe yarar mı?.
Yaramaz.. Bu İstanbul'da yaramaz..
Ne demiş eşkiya Dadaloğlu..
"Ferman padişahın dağlar bizimdir.." Eee!. İstanbul da dağ başı değil mi?.
Değil kaldırımda, bir dükkânda alışveriş yaparken ya da bir büfede iki satır atıştırırken bile bir motosiklet sizi öldürebilir..
Ve de kimsenin, ama kimsenin umurunda olmaz, bu ülkede..
Olsa, bir yıllık trafik terörü, 33 yılık PKK teröründen fazla can alır mıydı sanırsınız?.