Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Arda’ya bir Mentör gerek!.

Şimdi okuyacağınız yazıyı 26 Haziran 2016 pazar günü yazmışım. Sevgili arkadaşlarım da resimlemişler.. O yazıyı bugün aynen sunuyorum..
Sorunu ve bugünleri 2 yıl önce görmüş, yazmış, uyarmışım.. Başta Arda'nın kendisi, sonra Türkiye Futbol Federasyonu, sonra İstanbul'daki kulübü Başakşehir'de bir, tek bir dinleyen olmuş mu?.
"Güle gûş ettiremez boş yere bülbül inler
Varak-ı mihr-ü vefâyı kim okur kim dinler"

demiş, Kâmi Mehmet Efendi.
Yani "Dostlukla sevgi vefasının yazılmış olduğu kâğıdı kim okur kim dinler" diye yakınmış, şair. Ayni durumdayım..
Arda, ayni sorunları tekrar tekrar yaşıyor.. Gene başta kendisi ibret alan çıksaydı..
Ah, Akif ah!..
Tarihi tekerrürdür diye tarif ediyorlar.
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi..

Koca ülkede ibret alan tek ama tek sorumlu yok.. Sonra herkes "Vur abalıya.."
Ah benim "Sahipsiz" Arda'm!. Vah benim yeteneklerimi yok etme makinesi ülkem!.

***
Önce başlıktaki Mentör sözcüğünü açalım..
Homeros'un Odysseia'sında, Kral Ulysses, Anadolu'ya savaşa giderken, 1 yaşındaki oğlunu yakın arkadaşı Mentör'e emanet eder. Ne var ki savaş 20 yıl sürer.. Kral ülkesine döndüğünde 21 yaşındaki oğlunu harika yetiştirilmiş bulur. Mucizeyi yaratan adam Mentör'dür..
Günümüzde Mentörlük, hem kişiler, hem kurumlar için yararlı bir kurum.. Ama herkes her şeyi bildiği için, kimse "Bize/ Bana mentör gerek" demiyor..
Oysa hem de nasıl gerek!..
Fransa'ya giden milli takımın bir mentörü olsaydı, inanın bugün Türkiye ilk turda elenmek yerine, şampiyonluk yolunda yürüyor olurdu. Mentör hem bireysel yardımcı olurdu, başta Fatih Terim, herkese.. Ve de giden, idari, teknik, futbolcu tüm kadronun bir "Takım" olmasını sağlardı..
Mentörlük profesyonel bir uzmanlık işi.. Ben ikisini yakından biliyorum. Turgay Biçer ve Dr. Acar Baltaş..
(Baltaş, 2000 yılında Avrupa'nın zirvesine ulaşan Galatasaray'ın, Biçer, 2002'de Dünya Üçüncüsü olan milli takımın mentörüydüler.)
Mentörler, her kulübe lazım.. Nasıl doktor lazımsa, o kadar vazgeçilmezler. Ama sorun bakalım hangi Türk kulübünde mentör var?.
Şimdi sevgili Arda kardeşim kendi kendine sormalı..
"Beni Galatasaraylılar sevmedi.. Milli Takım taraftarları sevmedi.. Barcelona taraftarları sevmedi..
Kabahat hep onlarda mı?. Benim bir yanlışım yok mu?." Arda bu sorunun yanıtını kendi verecek durumda olsa, zaten bu hallere düşmezdi.
Demek ki..
Ona yanlışlarını söyleyecek bir mentöre ihtiyacı var. Haklıyken uğradığı haksızlıklara da, kızma, küsme değil, sindirme gereğini ve yollarını anlatacak, onu geniş kitlelerin sevgilisi yapacak bir uzmana..
Şimdi Arda, Barcelona'da niye sevilmiyor?. Sahada kendini göstermekten, yeteneklerini sergilemekten korktuğu için değil sadece..
Büyük paralar ve büyük umutlarla aldıkları yıldızın sahada sadece dolaştığını, saha dışında ise müthiş bir magazin gündemi oluşturduğunu görseniz, siz ne yapardınız?. Bunları yazmam, onu milli maçta yuhalayanlara mazeret bulmak için değil.
Onu ayrı yazacağım. Kızmak herkesin hakkı.. Ama bazıları insan gibi kızar, bazıları hayvanca..
Kaldı ki Arda, bu ikinci gurubu da biliyor yakından. (Onu kendi stadında Ali Sami Yen'de yuhalayan ve Galatasaray'dan kaçıran güya taraftar güruh..)
Messi gibi oynarsan nasıl yaşarsan yaşa, Arda!.
Kimse aldırış etmez. Futbol dünyasında ne örnekler gördük.
Ama senden beklenenin onda birini sahaya koymadan, saha dışı yaşamında vitrinin en tepesine çıkarsan, öfke yaratırsın.. Kökeni kıskançlık olan ve kusulan öfke..
Arda'nın Barcelona'da, Türkiye'den gelen dostları ile yaşamı dillere destan oldu.. Evi durmadan konuklarla doldu taştı.. Durmadan reklam filmleri çevirdi.. Her fırsatta Türkiye'ye koştu..
Tıpkı yıllar evvel Aachen'de Mustafa Denizli'nin başını yiyen, bitiren hastalık..
Barcelona taraftarı onun son moda giyimine, son moda saç sakal traşına baktı.. Yaşamına baktı.
"Bunun aklında Barcelona yok. Bol para kazanıp kendi keyfince yaşamak var" dedi..
Bir mentörü olsaydı, Arda'ya A'dan Z'ye karışır, bu yaşamın ve bu görüntünün önüne geçerdi. Arda da o zaman, bu kadar antipatik olmazdı.
İspanyol medyasının ve Barcelona taraftarının kızgınlığı bizde de bol bol haber olunca, Milli Takım seyircisi de Arda'ya ayni gözle bakmaya başladı..
Arda, Hırvatistan ve İspanya maçlarında, başarılı oynasa, bunlar akla bile gelmezdi. Ama ikisinde de sahada gezinmekle yetinince, dünya tarihinin gelmiş geçmiş en zayıf Avrupa Şampiyonası'nda hatta final ve şampiyonluk umudu ile Fransa'ya taşınanların hayal kırıklığı müthiş bir öfkeye dönüştü.
Hedef tahtasına da kendisinden en çok şey beklenen adam, Arda oturtuldu.
Arda'nın başından sonuna kişisel keyfini yansıtan o özel yaşamı, spor değil, magazin basınının manşeti olunca, taraftar damgayı vurdu..
"Bu adamın amacı takım makım değil.. Bol para kazanıp keyfini yaşamak!.." Sonrası nasıl geldi hep biliyorsunuz..
Şimdi Arda Barcelona'ya dönecek. Sonra da, 2018 Dünya Kupası Elemeleri için Türk Milli Takımı'na..
Bu yaşamı aynen sürdürecekse, dönmesin..
Ne Barcelona seyircisi tahammül eder ona, ne Milli Takım.. İki taraf medyasının hali de meydanda..
Anında kıyamet koparmak için bekliyorlar..
"Değişmem gerek" diyorsa, değiştiğinin işaretini saçından, sakalından başlayarak vermeli..
Görüntüye "Yeni" Arda gelmeli. Kendisi de bas bas bağırmalı..
"2016-17 sezonunda yepyeni bir Arda göreceksiniz.."
Bu Yeni Arda'yı Luis Enrique yaratamaz.
Arda'ya yardımcı olacak kişi, bir mentördür.
Onunla Türkçe konuşacak, en küçük nüansları bile anlatabilecek bir mentör.. Türk mentör..
Arda'da değişim, "Ruhsal" başlamalı..
Sahaya kendine güvenerek çıkmalı, risk almaktan korkmamalı, yaptıkları ile tribünleri ayağa kaldırmayı her fırsatta deneyecek cesarete yeniden sahip olmalı..
Saha dışındaki yaşamını ise, mümkün olduğunca, "Low Profile/ Göze çarpmadan" yaşamalı..
Bunların hepsi için işte, bir Mentör gerek!..
Bir "Arda'yı ayarlama uzmanı!.."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA