Eskiler, seyahatten dönenlerin etrafına toplanır "Yediğin içtiğin senin olsun. Bize gördüklerini anlat" derlerdi.
Eğer, Hatay dönüşü siz de bana böyle diyorsanız..
"Bu yazı burada bitti. Nokta!.."
***
Şaka tabii, ama hani nasıl her şakada bir gerçek payı var, bunda da öyle.. Müthiş bir mutfakla karşılaştım tam 64 yıl sonra yeniden gittiğim Hatay'da.. Anlatacağım, sırası gelince..
Ama asıl anlatacağım, insanlar.. Hatay'ın insanları.. Cumartesi akşam üzeri indim Antakya'ya.. Salı öğlen de uçağımız havalandı. Yani bir pazar, bir pazartesi yaşadık orda, ağbimle.. Yani nerden baksan, topu topu iki tam, iki de yarım gün.. Yani toplasan üç güncük!.
Ama bu üç günde, ömre sığmaz, dostlar edindim, inanmazsınız..
Hatay'da kaç tane evim var biliyor musunuz şimdi?. Ya da kaç Hataylı'nın İstanbul'da ve de Urla'da evi var, şimdi?. Öylesi dostluklar kurduk, o üç günde..
Ben o dostlukları, on yıllardır içinde olduğum Sabah'ta kuramadım..
Her gün asansörde birbirlerinin yüzüne bakmayan, gülümsemeyen, "Allah'ın selamını esirgeyen" insanlarla inip çıkmaktan, bu köşede kaç kez şikayet eden, ama o asık suratları bir türlü gülümsetemeyen ben, Hatay'da nasıl sıcak kanlı, nasıl cana yakın, nasıl gülen, koşan, sarılan insanlar buldum.
Yani istisna falan değil.. Hemen hepsi öyle..
Hatay insanı, ayrı bir tür, ırk, ayrı genetik dersem inanın..
Oysa Hatay Babil Kulesi gibi.. Etnik olarak. İnanç olarak..
Mesela Araplar var.. Sünni Araplar.. Şii Araplar.. Ortodoks Hıristiyan Araplar. Yani Arab'ı bile üç çeşit.. Yahudiler var.. Ermeniler var.. Nusayri Alevileri, Kürtler, Çerkesler, Arnavutlar var. ..Ve çoğunluk, bir bölümü Balkan göçmeni olmak üzere Türkler..
"..Ve bu insanlar asırlardır, kavgasız, dövüşsüz bir arada yaşıyorlar. Komşuluk ediyor, sevgiyle kucaklaşıyorlar" dedi, bir nezaket ziyareti için gittiğim, Mülkiyeli Kardeşim Vali Erdal Ata.. "Hâlâ da öyle yaşıyorlar.."
Havasından mı, suyundan mı bilmem..
Hatay bir Medeniyetler Buluşması, daha önemlisi bir "İnançlar Buluşması" diyarı.. Gittim.. Gördüm.. Aralarına girdim.. Yaşadım.. Valimizin her sözü hem de öyle doğru ki..
Dünyanın ilk kilisesi burda.. Anadolu'nun ilk camisi de burda..
Eski Antakya'da bir sokağa girdik. Sokağın bir başında cami, tam karşısında kilise.. Kiliseyi geç. On adım sonra Sinagog.. Üç büyük dinin mabedleri, dünyaya örnek olsun diye sanki, yan yana, ayni daracık sokakta..
Dünyaya örnek olmalı gerçekten Hatay.
Ağbim Öcal, bir sohbette "Yahu senin ortayı, benim liseyi okuduğum Hatay ne âlemde acaba?. Bir gitsek de görsek" demişti.. Ben de "İyi olur" demiştim.. O gün akşam telefonum çaldı. Kültür Bakanı Yardımcısı iken tanıdığımız ve ağbi kardeş çok sevdiğimiz
Hüseyin Yayman telefon etti.. Yayman, son seçimde siyaseti seçti, Hatay Milletvekili oldu. Yazdım, hatırlarsanız.. "
Kültür Bakanlığı kaybetti. Hatay kazandı" dedim..
"Hıncal Ağbi, çocukluğunun Hatay'ına ne zaman geleceksin" dedi.. Hemen bağladık. Bu seyahat öyle doğdu.,
Hatay delisi bir Hatay çocuğu Yayman, Vali ziyaretinden çıktıktan sonra "Hatay Nobel Barış Ödülü'ne aday olmalı" dedi..
Top sesleri duyulacak kadar yakın İdlib'de, kıyametler koparken, her dilden, dinden insanların Hatay'ındaki bu dostluk, bu kardeşlik, bu sevgi, bu bağlılık dünyaya örnek olmayacak, "Bakın dünyanın her yerinde asırlardır savaşan ırklar, inançlar burda nasıl bir arada yaşıyorlar, hem de asırlardır, gelin, görün" demeyecek de, kim, ne, nere diyecek?.
Hatay'a
Nobel Barış Ödülü verilmeli ki, dünya duysun, imkânsız sanılanın nasıl yaşandığını.. Duysun. İnanmazsa gelsin görsün..
Hüseyin tanıdığım en düşünen, en projelendiren, en yapan, uygulayan insanlardan biri..
Bu fikrin arkasında duracaktır göreceksiniz..
Hatay'ın Nobel Barış Ödülü alması, Hatay'a değil, Dünyaya armağan olacaktır!.
Hatay'dan çok şey öğrenecek, Hatay'dan ders alacak dünyaya "Armağan!."