Dün sabah Yeni Türkiye'ye uyanmıştım.. Bu sabah da (Tabii, zaman sözcüklerini, yazdığım ana göre veriyorum) "Utanç Dükalığı'nın sonuna gözümü açtım..
Ben uyurken başlatılan bir harekatla, "Adnan Hoca" denen rezil adam ve kandırılmış şürekâsına baskın düzenlenmişti, 5 ilde, eşzamanlı.. 235 kişi aranıyordu. İlk resimlerde elleri kelepçeli Hoca'yı (!) gördüm.
Kamuoyunda Adnan Hocacılar diye bilinen, fuhuş, iftira, rüşvet, hem ruhsal, hem bedensel iğfal üzerine kurulmuş tarikat, güya İslam'ı yorumlamış, kafaları iyice karıştırmak için de bilime de karşı kitaplarını bedava dağıtmaya başlamıştı.
Rezillikler arşı alaya çıktığı, Adnan Hoca denen adamın adeta surlarla çevrili köşklerinde yaşadığı iğrenç hayat teşhir edildiği halde, onunla 1999'da İstanbul Emniyet Müdürlüğü yapan Hasan Özdemir dışında mücadele eden olmamıştı..
Özdemir, bir baskınla Adnan Hoca ve yanındakileri gözaltına aldı. Ama dünya rezili adam, tıpkı Fetö gibi öyle sızmış, öyle satın aldığı, ya da kandırdığı zenginlerle işini öyle yürütmüştü ki, zorlanmadan sıyrılmış, hatta artık o rezil hayatını kendi kurduğu televizyonda alenen teşhir edecek kadar da pervasızlaşmıştı.
İşte Yeni Cumhuriyet'in tokmağı, daha ilk gününde o rezil yaşamın tepesine tokmak gibi indi.
Savcılığın harekâtı başlatan iddianamesindeki suçların sadece birkaçına bakar mısınız?.
"Suç işleme amacıyla örgüt kurma.."
"Çocukların cinsel istismarı.."
"Reşit olmayanla cinsel ilişki.."
"Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık.."
"Suçtan kaynaklanan mal varlığı.."
"Resmi belgede sahtecilik.."
"Hakaret, suç uydurma, yalan tanıklık..
"Rüşvet.."
"Eziyet.."
Daha neler neler.. Siyasi ve askeri casusluğa kadar..
Ben bu gazetede başladığım yıllarda, yani 90'larda başlamıştı, Hocacılık.. Anında öğrendim. Çünkü Adnan Hoca'nın kandırdığı, anne ve babalarından ayırdığı zengin oğlanlar ve "Bacılar" diyerek koynuna aldığı hatta reşit olmamış genç kızlar arasında, yakın arkadaşlarımın çocukları da vardı.
Kandırılıp, guruba katılan bacılarla ilk yatmak hakkı Adnan Hoca'nındı. Mürit delikanlılara sıra sonra geliyordu.
Beyinleri yıkanan çocuklar, onları geri almak isteyen anne ve babalarını en ağır şekilde suçluyorlardı. Ne aileler yıkılmış, parçalanmış ve dağılmıştı.
Yazmaya başladım. Bu defa bana, gazeteme ve gazetemin sahip ve yöneticilerine yönelik, tehdit, iftira ve şantaj kampanyası başladı. Siyasi Mektup adı altında, bizler için atılmadık iftira kalmadı.
Adnan Hoca'ya savaş açan her gazete ve gazeteci ayni akıbete uğradı. Rezil iftiralar elden ele dolaşıyordu. Öyle teşkilat kurmuştu utanmaz adam..
Tüm bunlar bilinir, kendi televizyonu Adnan Hoca ve cariyelerinin nasıl özenti bir hayat yaşadıklarını teşhir ederken bile kimse harekete geçmedi..
"1999'da basıldı da ne oldu" diye mi düşünüldü, bilemem..
Bildiğim..
Salı sabahı Yeni Cumhuriyet'e, çarşamba sabahı da Adnan Hoca'nın devlet içinde devlet gibi kurduğu, kendi kuralları ile yönettiği "Utanç Dükalığı"na baskın haberi ile uyandığım..
Dedim ya!.. İyi başladık!.