Uzay çağı!.. Işık hızını da aşabilen devasa Uzay Gemileri dört dönüyor.. Işık hızını aşıyorlar, çünkü içine düşen ışığı bile kaçırmayan Kara Delikler'e girip öbür tarafından çıkabiliyorlar. "Solucan deliği"nden öbür galaksiye geçebiliyorlar..
Şimdi bu uygarlık düzeyinde, fevkalade önemli ve değerli bir enerji maddesi, korsanların, soyguncuların cirit attığı, güvenliğin sıfır olduğu bir evrende trenle, evet bildiğiniz yük treni, yani marşandizle naklediliyor.. Raylar üzerinde..
Bunu biz yapsak, eleştirmenlerimiz neler derler, nasıl dalga geçerlerdi düşünün.
Ama Oscarlı iki senaristin yazdığı, gene Oscarlı bir yönetmenin çektiği "Han Solo/ Bir Star Wars Hikâyesi" bu tren soygunu ile başlıyor iyi mi?.
İyi tabii.. Maksat hoşça vakit geçirecek bir film olsun.. Mesele takılacak bir şey bulmak, yakalayınca dalga geçmek değil, seyirciye hoşça vakit geçirmek. Solo aslında Star Wars Hikâyesi falan da değil. Kelimenin tam anlamı ile "Yan Ürün!."
Han Solo'nun gençliği.. Yani ortada ondan başka Star Wars izi yok..
Aksiyon sahneleri güzel. Onun ötesi de boş değil.. Aşk.. İhanet.. Dostluk temaları gayet iyi işlenmiş. Hem merakla izliyor, hem de duygulanıyorsunuz..
Ben alt yazılı izledim. Bu alt yazıları herhalde elindeki sözlükle hazırlıyor, birileri..
Hâlâ Amerikan Ordusu rütbelerini öğrenemediler..
"Kaptan/ Captain" Deniz Kuvvetlerinde Albay'dır. Kara Kuvvetlerinde Yüzbaşı..
Çatışmada Binbaşı ölünce, kumandayı en yüksek rütbeli Captain alıyor. Yani Yüzbaşı. Ama Alt yazıda "Albay" diye geçiyor. Binbaşı ölünce yerine Albay olur mu diye düşünmemişler bile. O şaşkınlık için, Liutenant/ Teğmen de, alt yazıda oluyor, Yüzbaşı..
Captain America, yani Yüzbaşı Amerika'yı da "Kaptan Amerika" diye çevirmişlerdi ya, adam karacı üniforması giydiği ve 3 yıldız taktığı halde..
Solo'yu çevirenin Bilimsel terimlerden de haberi yok. Ne Kara Delik biliyor, ne de Solucan Deliği.. Saçma sapan atmış işte.. Bilmeyen anlamıyor, bilen gülüyor.
Aldırmayın ama.. Siz gene de gidin ve mümkünse Imax seyredin ki tam tadına varasınız..