Vilayetin ayni dairesinde çalışan iki arkadaştılar.. İşler öyle yoğundu ki servislerinde (Anladınız, orası İstanbul Valiliği değil. Orda iş yapan yoktur ki..) ikisinin de yorgunluktan canı çıkmıştı.Israrlı izin isteklerine "Mümkün değil" yanıtı geliyordu.
"Ben nasıl izne çıkacağımı biliyorum" dedi, biri, canına tak deyince..
"Nasıl?."
Cevap vereceğine yerinden fırladı. Etrafına baktı. Servis şefinde kıpırdama yoktu. Masasının üstüne çıktı. Tavandan bir demir boru geçiyordu. Zıpladı, ona tutundu önce. Sonra belini büküp ayaklarını boruya geçirdi ve baş aşağı sallandı.
Servis şefi nihayet olanın bitenin farkına vardı. Koştu adamın altına geldi ve bağırdı.
"Ne halt ediyorsun orda?."
"Ben ampulüm" dedi, memur.
"Bence senin fena halde dinlenmeye ihtiyacın var" dedi, Şef!. "Derhal burayı terk et.. Bu bir emirdir. Seni iki gün burada görmek istemiyorum, anladın mı?."
"Evet efendim" dedi memur. Aşağı atladı. Bilgisayarını kapadı ve fırladı gitti.
Arkadaşı da peşinden kapıya doğru yürüyünce, Şef bağırdı..
"Sen nereye gittiğini sanıyorsun?."
"Eve" dedi, öbür memur.. "Karanlıkta çalışamam ki.."