Pazar günü, Kadıköy'den dönüyorum. Tam köprü girişinde trafik polisi çevirdi. Kenara aldı.
Caner'i indirdi, aracının yanına götürdü. Etrafta 10-12 kadar polis var..
Döndü Caner.. Ceza yazmışlar.. Emniyet kemeri takılı değilmiş.
Polisi alkışladım. Ruhsattaki Hıncal Uluç adından etkilenmedikleri için..
Caner'e de "İyi oldu sana" dedim.. Ercan'la Caner'e talimatım var.. "Bu araba hiç trafik suçu işlemeyecek. Çünkü ben en çok trafik yazan adamım.
Bu araba örnek olmalı. İki.. Hıncal Uluç'un şoförü olmanız size ayrıcalık tanımaz." Caner'in kafasında başka şey var ki, kemeri takmamış.
Bundan böyle görürüz, takar mı takmaz mı?.
Ben de etrafa bakıyorum. O polisler başka iş yapmadan dolanıyorlar. Caner bindi, kemerini bağladı. Köprü kalabalık, yavaş gidiyoruz. En sağdayız. Yanımızdan geçen hiç ama hiç bir arabada sürücü emniyet kemeri bağlamamış.
Onlarca.. Bir kaçının elinde telefon..
Konuşuyor, hatta mesaj yazıyorlar, iki ellerini kullanıp..
Peki bu nasıl 12 polis kullanıp, Köprü başında kontrol yapmak?.
Herkesin başına polis dikemezsin ama, 12 kişiyi bir bölgeye yığdın mı, orası pilot bölgedir artık.
"Sıfır tolerans.." Her kural ihlal edeni çevirirsen, efsane olur. TV Haberi olur.. Köprüden geçenler kendilerine dikkat etmeye başlarlar. Ordan alışır, başka yerlerde de uyumlu olurlar..
Pazar sabahı 12 polisi köprü başına gönderme "Alın bu ceza makbuzu defterlerini.. Doldurmadan gelmeyin"den başka işe yaramıyorsa, yazık değil mi o tatil günlerinde çalıştırdığınız çocuklara?.