Dün "Burak olayını, sportif, hukuksal ve etik açıdan yazan, eleştiren spor yazarı yok. Polis Adliye muhabiri yok.
Köşe yazarı yok.. Çok daha korkunç sona erebilecek bir rezil olayı medyam unuttu gitti, bir tek Ayşe Özyılmazel hariç" diye yazmıştım ya. Benim yazım gazetede.. Ayşe başına gelenleri, Günaydın ekindeki köşesinde anlatmış, ayni gün.
Sosyal medyanın ahlaksız trolleri, kızı nasıl linç etmişler, ne adi, ne aşağılık cümlelerle, inanmazsınız..
İki yazının ayni günde ayni gazetede yayınlanması iyi olmuş. Gerçek ortaya çıkmış.. Benim medyam artık özgür değil. Dünyanın en kötü, en mücadele edilmez sansürüne boyun eğmiş koca koca gazeteler.. Koca koca yazarlar..
Oto sansür, sansürlerin en korkuncudur..
Gazeteci, sadece kendi koyduğu sansürle baş edemez. Ötesi için bir yol bulur, en kanlı dikta rejimlerinde bile. Ama yazmamaya kendi karar verirse, bitti iş!.
Burak olayı örnek..
Pek çok konuda parmak oynatılmayışının sebebi sosyal medya.. Onu izliyor, onun paralelinde yazıyoruz artık.. Görüntülü medya da farklı değil ya..
Dışına çıktık mı, linç edileceğimizi bildiğimizden, sosyal medya ne istiyor, ne yönde istiyorsa, onu yazıyoruz..
Sosyal medya yalakası olduk, özetle.
İfade özgürlüğü bitmiş, sosyal medya köleliği başlamış..
Yazıklar olsun!.
Aldırma o trollere Ayşe!. Dimdik tutmaya devam et başını.. İnandığını yazmaya devam!.
Sana tavsiyem.. Benim yaptığımı yap.. O linç medyasıyla tüm ilişkini kes.. Okuma pislikleri..
Bana niye saldıramıyorlar?.
Okumazsam, nasıl saldırırlar ki!.