Çocukken Kilis'te hatırlarım, tellallar vardı. Ellerindeki zili sallaya sallaya, sokak sokak dolaşır ve bağırırlardı "Duyduk duymadık demeyin" diye ve bir şey duyururlardı..
O zaman geçin öyle televizyon, radyo, doğru dürüst ses sistemleri de yoktu.. Gazeteler üç günde gelirdi Anadolu'ya. Duvarlara afiş koyma hiç mümkün değildi öylesi..
Tellal, tek duyurma aracıydı..
Belediyenin, kaymakamlığın duyuruları.. Ya da bir reklam..
Şehre bir film, bir tiyatro gelmiş..
Ya da, mesela, her babalar gününde yazarım, babamın antika av çiftesi satılıyorsa.. Omzunda çifte, elinde zil.. Bağırırdı tellal, duyuruyu..
Bu devirde tellala ihtiyaç var mı?. Adı "İletişim Çağı" olan devirde hem de..
Valla var!.
O zaman belki dikkati çeker.
O zaman belki ciddiye alınır.. O zaman belki, hem de ne insanlar, bu kadar kolay dolandırılmazlar!.
***
Bir yakın dostumun eşi.. Yaşlı değil, ama yaşlıca.. Ama faal..
Avukatlık yapıyor.. Yani, okumuş yazmış.. Hem de hukukçu.. Kim bilir kaç dolandırıcılık vakasına şahit olmuştur, Adliye koridorlarında.. Hatta girmiştir bile bazılarına..
Yani şu son zamanlarda iyice yaygın "Ben falanca savcı, filanca Emniyet Müdürü..
Yaptığımız araştırmalarda
Fetö, ya da filanca terör örgütü ile ilişkinizi gösteren izler ortaya çıktı. Bunları temizlememiz için bankada kaç paranız varsa çekin, ya da yastık altı altın, mücevher neyiniz varsa bir poşete doldurun. Söylediğimiz yere getirin. Falanca ağacın dibine bırakın" sistemi soyuyorlar ya milleti..
Gazetelerde her gün haber oluyor ya.. Daha ben dün yazdım ya..
"Özellikle yaşlı kadınları kurban seçiyorlar" diye..
Pervasızlığa bakar mısınız?.
Faal bir avukatı seçmişler.
Tuzağa düşürmüşler. Durmadan arayarak kadını sokak sokak da dolaştırmışlar.. "Haber vermiş mi, peşinde biri var mı" emin olmak için.. Kadın bir ara nasıl olmuşsa, kocasını arayıp haber vermiş..
Kocası hemen şüphelenmiş tabii.. Arkası çorap söküğü.
Kadının güya çağrıldığı Emniyet Müdürlüğü aranmış.Böyle bir şey yok.. Kurtulmuş avukat da, paralar da..
***
Şimdi okuduğunuz haberleri hatırlayın.. Profesörler var, dolandırılan yaşlı kadınlar arasında..
Bizim duyabildiklerimiz de, buzdağının suyun üstünde kalan kısmı.. Kim bilir kaç kişi Fetö,
Deaş, ya da
PKK diye dolandırıldı.
Kim anlatır ki, "Benim Fetö ile ilişkim çıkmış. Bilmem kaç yüz bin lira verdim de temizlendim" diye.
Kim kendi kendini ihbar eder?.
Her gün kim bilir kaç yaşlı kadının paraları, altınları, mücevherleri gidiyor ki bu ülkede, bu kolay soygun için durmadan yeni çeteler kuruluyor?.
"Tellal mı bağırtmak lazım" derken, bir polis dostuma, durdum..
"Evet bağırtalım" dedim.
Gazete haberi boş.. TV haberi boş.. Emniyetin ceplere attığı mesajlar boş.. Daha ne yapılabilir ki?.
Valla tellal bağırtılır.. Sokakta, caddede, kalabalık yerlerde, elinde çanla dolaşan bir tellal "Duyduk duymadık demeyin" diye bağırırsa, insanların dikkatini çeker, akşam evde de anlatırlar.. "Yahu bugün tellal gördüm, hayatımda ilk defa" diye..
Şaka etmiyorum.. Teklif ediyorum..
İçişleri ve Adalet Bakanları'nın aklına daha iyi bir duyuru, bir önlem yolu geliyorsa bilmem.. Ama bu iki bakanlık uzmanları, ortak bir toplantı yapmalı ve özellikle de yaşlı kadınların tüm varlıklarının bu kadar kolay, kendi elleriyle, kim bilir kime ve neye hizmet ettikleri bilinmeyen çetelerin eline geçmesine mani olmalı..
İçişleri Bakanı, Sayın Süleyman Soylu!.
Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül!.
Bu yüz binler, milyonları bulan soygunların parasının hangi ellere gidip, nerede kullanılabileceğini düşünürseniz eğer, bu toplantıyı bugün yapar, önlemleri, televizyon Kamu Spotları başta, gerekirse, tellal bile kullanarak duyurursunuz..
Ama önce siz, soyulanların sesini, çığlığını "Siz" duyarsanız!.