"Birlik, beraberlik ve kardeşlik!.."
Bu sloganı her fırsatta yazmaktan, söylemekten kaçınmayacağım.. Çünkü sevgili ülkemin, dünyada bir tane olan Türkiyem'in yaşadığı bu çok kritik günlerde en fazla ihtiyacı olan şey bu..
Ülkenin liderlerinin hemen her günkü söylem ve eylemlerine bakın..
15/16 Temmuz gecesi, Cumhurbaşkanı'nın resmen, alenen ölümü göze alarak "Direnme" kararı vermesi ve halkı meydanlara çağırması, hepimiz için dönüm noktası oldu. Cumhurbaşkanı hem de torunlarına kadar tüm ailesi yanında iken "Sizi Yunan Adalarına götürebilirim" teklifini elinin tersi ile itip, pilotlarının bile kimin yanında olduğunu bilmediği helikoptere ve sonra uçağa binip, fitnenin merkezi İstanbul'a inmeseydi, bugün Türkiyemiz nerde olurdu, biz nerde olurduk iyi düşünelim, her gün ve her gece başımızı yastığa koyarken..
TRT'nin bile teslim olup, "Yurtta Sulh Konseyi" diye tüm yurtta yönetime el konduğu bildirilerini okuduğu bir ortamda, Cumhurbaşkanı'nın dahiyane bir canlı yayınla anında ülkenin dört bir yanına ulaştırılan "Direnme kararı" ve halkı "Hava alanlarında ve meydanlarda toplanmaya çağırması" çılgın darbecilerin sonunu getirdi.
O gece bitti, ama tehlike bitmedi. Bitmesi için, "Bir, beraber, kardeş" olmamız gerek, kişisel ve kurumsal ufak hesapları bir yana bırakıp..
Cumhurbaşkanı farkında.. Başbakan farkında.. Sorumlu tüm liderler farkında..
Televizyonlarda geride İstiklal Marşı'nın tamamının okunduğu bir spot var..
Bayrağın indirilmeye çalışıldığını duyan halk, yediden yetmişe, dört bir yandan bir bayrak direğine koşuyor.. Ve o bayrak, o halk tarafından yerine çekiliyor..
O geceyi bir daha düşünün, bu spotu izlerken..
O halkın koştuğu, etrafında yığınak oluşturduğu ve üst üste çıkarak kuleye çevirerek zirvesine Ay Yıldızı astığı direk, kimi simgeliyor, iyi düşünün?.
15/ 16 Temmuz gecesi kimin çağrısını duydu ve kime koştu halk?.
Ve o liderin o geceden bu yana "Birlik, beraberlik" eylem ve söylemlerini alt alta sıralayın..
O günden beri, Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın eylem ve söylemlerini iyi özümleyin..
Muhalefet liderlerini davet ediyorlar.. Muhalefet liderlerine gidiyorlar. Onlara teşekkür ediyorlar.. Onları kutluyorlar..
Onlar iktidar.. Ötekiler muhalefet.. Ama gün o gün değil. Gün demokrasiyi kurtarma günü.. İktidarın, muhalefetin olması için önce demokrasi gerekli..
Ve o demokrasi hala tehlikede..
Cumhurbaşkanı'nın 1400 hakaret davasını geri çekmesi ne demek?. Kime örnek?. Mesajı ne?.
Ülke liderleri, içimizdeki hainlerin hala temizlenmediğini düşünüyorlar. Haklılar.. Bu temizlik bitene kadar herkesin demokrasiye sahiplenme yolunda kenetlenmesi gerektiğini söylüyorlar. Haklılar..
Yeni bir çılgınlık, minnacık bir çılgınlık bile nelere sebep olur anlayamayan, düşünemeyen olabilir mi?.
Türkiye'nin hızla aydınlığa çıkması gerek.. Bunun tek yolu da, her türlü fikir anlaşmazlığı, her türlü düşünce ayrılığı, hatta, kin, nefret ve öfkeyi ertelemek ve kenetlenmek..
Liderler, eylem ve söylemleriyle ellerinden geleni her gün, her saat yapıyor ve durmadan "Birlik Mesajı" veriyorlar..
Peki biz?. Medya?.
Ne yazık ki, içimizden bazıları hala sövme, hala hedef gösterme, hala ortalığı karıştırma, hala eski yaraları kaşıyıp yeniden kanatma, yani hala, demokrasiye kast eden çılgınların aramızda yaşayan ve fırsat kollayan kalıntılarına, bulanık, puslu bir ortam yaratma peşindeler..
AK Parti Genel Merkezi'ne Atatürk posteri ve Türk bayrağı asılmasına çamur atıyorlar. Harika bir Atatürk yazısı yazan Ahmet Hakan'a saldırıyorlar.
"Birlik, beraberlik çağrısı yapanlar FETÖ'cülerdir" diyeni bile okudum..
Yapmayın arkadaşlar!. Yapmayın..
Ülke bir kere düze çıksın, demokrasi tüm kurumları ile yürümeye başlasın, ekonomi tıkırına girsin, halk eskisi gibi endişesiz parasını harcamaya başlasın, primle, bahşişle ev geçindiren milyonlar, kriz nedeniyle tensikat korkusunu atlatıp, evlerine ekmek parası götürmeye başlasınlar, birbirimizi eskisinden de beter yiyecek çok vaktimiz olacak..
Gün birlik, gün beraberlik, gün kardeşlik günü..
Başarırsak, aydınlık günler "Belki yarın, belki yarından da yakın" olur!.