Dün "Galiba" demiştim. Sordum öğrendim. Aynen öyleymiş. Başbakan Binali Yıldırım, programı okumasını bitirince, kürsüden inip doğru muhalefet sıralarına gitmiş, az önce kendisine oturdukları yerden laf atanların ellerini sıkmış, birer birer..
Yayını yapan ve bütün kanallara dağıtan TRT'nin haberi yok, olup bitenden.. Bu güzel sahneyi doğru dürüst göstermemiş bile.. Haber kanalları da farkında değil..
Ertesi gün gazetelere baktım. Onlar da farkında değiller..
Yahu şu beynimize işlemiş "Bağcı dövmek" işine bir ara verin de, bu milletin özlediği bir güzel başlangıcı iki satır, iki resimle sunun.. Sunun ki teşvik olsun..
Bu millet gülmeye hasret.. Bu millet dostluğa, arkadaşlığa hasret.. Fikirler ayrı olabilir. Olmalı da.. Dünyayı güzel yapan o.. Yoksa "Resmi Gazete" okur, söyleneni yapardık..
Fikir mücadelesi, düşmanlık, öfke, nefret, kin hele "Kan" hiç değil..
Muhalefet'in iktidarın bazı işlerine karşı olması doğal.. Doğal olmayan, fikrine katılmayana sövme, gücün yetiyorsa, dövme..
Bay Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı gaftan özür dileyip döneceğine, her konuşmasında "Kan" demeyi gelenek haline getirdi.
Merak ediyorum..
Teklif edilenlerin Meclis'ten geçme ve yasalaşma usulleri belli.. Kan bunun neresinde Bay Kılıçdaroğlu..
"Kanımızı dökmeden Meclis'ten geçiremezsiniz"in anlamını benim kaz kafam anlamıyor..
Kanınızı nerde, kim, nasıl dökecek de, tasarıyı öyle yasalaştıracak?.
Bir anlatın ne olur?.
Kan!.. Ekranların alt yazıları her gün, her saat "Kan" haberleri yazarken, millet zaten kan ağlarken, bu sizinki "Ne kanı" şimdi?.
Bu soruyu içten soruyorum, Bay Kılıçdaroğlu.. Amacım üzüm yemek benim..
Anlatın lütfen!..