Kemal, Güven ve Serkan ile birlikte ASpor'da yaptığımız 90a, salı gecesi sezonu kapadı. Veda ettik.. Seneye program herhalde devam eder ama ben şahsen etme niyetinde değilim..
İzleyicileri bilir. Bizim program "Haftanın olayı" sorusu ile başlar.. Kemal, Güven ve ben, kendimize göre haftanın "Spor" olaylarını söyleriz. İki önemli işlevi vardır bu sorunun.. Birincisi, olayı zaman zaman futbol dışına taşıma fırsatı verir. İkincisi, gözden kaçan önemli bir olayın altını çizmemize yarar.
Serkan Müdür, "Haftanın olayı, Hıncal Ağbi" deyince, "İki haftanın olayı seçtim bu defa" dedim.. "Bir konuşma ve bir susma!." Konuşarak olay yaratılır. Tamam..
Hakan Çalhanoğlu'nun konuşması o türdendi. Ve de çok önemliydi. Çalhanoğlu, İngiltere maçı sonrası tebrik edenlere "Mağlup olan takım tebrik edilir mi?.
Yendiğimiz zaman edersiniz" demişti. Türk spor medyasına çok önemli bir dersti, Çalhanoğlu'nun söyledikleri..
Bir türlü aşağılık kompleksinden kurtulamayan, final, hatta yarı final maçlarını kaybedenlere bile "Buraya kadar geldiğiniz için teşekkürler" başlıkları atan, övgüler düzen medyamız, tarihin en kötü İngiltere'sine yenildiğimiz halde mutluydu ve övgü doluydu. Topu topu tek farkla yenilmiş, üstelik bir de gol atmıştık. Vay be.. İngiltere'ye gol atmak ne demek?.
Daha 1970'li yıllarda unutmaya başladığımız, şerefli yenilgiler, onurlu beraberlikler, dünyanın hiç bir dilinde olmayan "Şeref Golü" deyişlerine geri dönüş gelmişti ki aklıma, Çalhanoğlu'nun "Tokat gibi" dersi patladı.
"Kazandığımız zaman alkışlarsınız!."
***
Sustuğu için "Haftanın olayı"nı yaratan kişi eski dostum Uğur Erdener.. "Eski" dedim, çünkü artık onu tanıyamıyorum..
Benim idealist, benim savaşçı, benim yaratıcı kardeşim şimdi, bir yandan IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) bir yandan TMOK'taki (Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi) koltuklarının ona sağladığı de luxe hayattan o kadar mutlu ki, her şeye gözünü, kulağını kapamış, dilini yutmuş "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" dercesine, susup oturuyor.
Uğur, ülkemin değil, dünyanın en önde gelen, en saygın Doping Savaşçılarındandı.
Başında bulunduğu Hacettepe Üniversitesi'nde dünyanın en gelişmiş doping merkezlerinden birini kurmuştu.
WADA'nın (Dünya Dopingle Mücadele Ajansı) en önde gelen isimlerindendi.
Lig biterken Türkiye bir doping skandalı yaşadı. Allahlık medyamız üzerinde bile durmadı.. Neyin üzerinde durdular ki?. Futbol Federasyonu Doping Kurulu, Osmanlı maçı öncesi, tamamen kurallara uygun, tamamen yetkileri içinde bir eylem yaptı ve ani bir baskınla beş Beşiktaşlı futbolcudan örnek aldı.
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, hangi endişeler içindeyse, kıyameti kopardı. O kıyamet koparınca "Ne oluyorsun?.
Kurul yasal görevini yasal yollarla yapıyor" demesi gereken Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören, Doping Kurulu Başkanı'nı çağırdı ve fırçaladı. Kurul da toptan istifa etti.
Bu olay üzerine hem 90a'da, hem bu sütunlarda Uğur Erdener'i göreve çağırdım.
"Türkiye zaten doping sabıkalısı.. Rusya gibi Olimpiyatlardan atılmamıza ramak kaldı. Bu rezalete göz yumma.. El koy" dedim ama, Uğur'u koydunsa bul.. "Görmem, duymam, söylemem" Üç Maymunlarını oynuyor ki, rahatı, yani de luxe
hayatı bozulmasın..
Onun susması "Haftanın olayı" olmaz da ne olur?.
Konuşacaksın Uğur.. Bu rezalet üzerine konuşacaksın?.
Sorularıma da cevap vereceksin..
1- Federasyon Doping Kurulu'nun aldığı 5 örnek ne oldu?. Köln'e gönderildi mi?.
2- Oradan gelen sonuç ne olursa olsun, kamuoyu örneklerin gizli eller tarafından değiştirilmediğine inanacak mı?.
..Ve tabii, sana özel sorum..
"TMOK Başkanlığına geldiğin günden beri, Türk sporuna yararlı hangi işi yaptın?."