Bursa maçına çıkan kadroya baktım.. "Hollandalı yavaş yavaş işin farkına varıyor, ya da Orhan Hoca ağırlığını koyuyor" dedim..
Sabri, bu ülkenin bana sorarsanız, Gökhan Gönül'le beraber en iyi iki hücum sağ bekinden biri.. Galatasaray için canını dişine takacak kadar da yürekli Sabri uzun bir sakatlık ve garip yerlerde görevlerden sonra nihayet sağbeke konmuştu. Solda her maç daha iyi olan Carole vardı. Ortada Semih sakat olunca, Denayer ve Hakan Balta.. Denayer'e stoper olarak hep itiraz ettim. Güvenilir Koray Günter varken.. Denayer'in oynayacağı yer ön libero..
Orada Emre Çolak ve Selçuk var.. İkisi de ön libero değil.. İkisi de iyi değil üstelik.. Emre en güvenilmez adam.. Fener maçı öncesi takımın en iyisiyken, Fener maçında takımı 10 kişi oynattı. (Fener medyası o yüzden seviyor ya..)
Selçuk.. Galatasaray'ın futbol katili o.. Top yüzde 65 Galatasaray, yüzde 35 Bursa'da iken, Bursa'nın bir golü, kaçırdığı tonla fırsatı var.. Galatasaray sıfır..
Rakamlar işin sırrını gösteriyor.
Bursa topu kaptı mı, üç pasta hücuma çıkıp, Galatasaray savunmasını gafil avlıyor. Selçuk Galatasaray'da Ferrari'nin el freni.. Oyunu yavaşlatmak için elinden geleni yapıyor.. Yana, geriye.. Yana, geriye.. Galatasaray santra çizgisinin beş metre önünde duran top kazandı. Fener burdan gollük orta yapıyor.. Selçuk topa vurmaya hazırlanan arkadaşına geriyi işaret etti, "Oraya at" diye.. Kaptanının kafası geriye çalışan gemi ilerler mi?.
Emre bütün maç rakipten oynadı. Top ayağında iken kendisini Messi sanıyor. Top rakibe gittiğinde uzaktan takip edip, koşu mesafesini arttırıyor.. Boş koşuyu da yazınca istatistikler, Emre fazla koşmuş oluyor işte..
Dakikalar 70'e doğru gelince, takke düştü, kel göründü.. "Selçuk'u, ardından Emre'yi al, seni alnından öpeyim, Riekerink" dedim.. Hollandalı kızmış, Bilal gibi adamı kadroya bile almamış.. Olsun.. "Bu ikisi rakipten oynuyor. Kim girerse daha iyi olur" diyorum..
Adamı kaç haftadır izliyorum. Önündeki maçı okumaktan aciz.. Umut'u aldı.. Hala Umut'un bu takımda ne işe yaradığının farkında değil.. Oysa Olcan'ı sağ, Yasin'i solda, Podolski ve Umut gibi iki gezginci forveti ilerde kullanınca, Galatasaray eldeki mevcutla en iyi hücum takımını kurmuştu.
Umut'u alıp, intihar hamlesi yaptı. Yerine soktuğu Volkan da sakatlanınca, iyice dağıttı.. Tarık Çamdal'ı niye oyuna soktuğunu biri Allah rızası için anlatsın.. Benim kaz kafam almadı da..
Gelelim Yasin'e..
Geçen sene Galatasaray'ın geleceği en parlak oyuncusuydu bana göre.. Hamza Hoca onu öldürmek için elinden geleni yaptı, en iyi oynadığı maçlarda bile oyundan alarak..
Hamza gitti. O Yasin de gitti.. Yerine bir "Sahte" Yasin geldi..
Bu yeni Yasin top oynamıyor.. Amacı rakibini oyundan attırmak. Ben hakem olsam, bu sahte adamın hiç bir düşüşüne faul çalmam, tersine "Hakemi aldatmaya teşebbüs" der iki sarı ile oyundan def ederim, Galatasaray'ı da kurtarırım.
Durmadan kendini yere atan Yasin, tüm Galatasaraylılar gibi, topla değil, hakemle oynuyor. En iyi niyetli hakem bile onuncu dakikada sarı kırmızı renkli takımdan nefret ediyor, öylesi..
Bunu onlara anlatan tek Allahın kulu yok mu?.
Bakın tüm medyanın Yasin'i yerin dibine soktuğu Podolski saldırısı sahnesine değinmedim. Çünkü o sahnede Yasin yerden göğe haklıydı. O pozisyonda kendisi bomboşken ve top önünde zıplarken şut atmayıp pas veren, hem de markajda koşan ve topa vurma ihtimali yüzde 50 olan bir adama pas veren adamı döverler. O şut gol olsaydı, ne yazacaktı ayni skor medyası?.
Cevap mı?.
Ayni pozisyonda şut atıp golü yazan Quaresma'ya yazılan destanın aynisi..
Çok daha zor pozisyonda pası düşünmeyip, bu sahalarda gördüğüm en unutulmaz golü atan Van Persie için yazılanları düşünün bir de..
Benim medyam, tabela yazar!. Futbol değil!.