Ben üniversiteye yeni başlamıştım, o liseye, tanıdığımda.. Ankara Koleji'nin yıllık geleneksel gecesindeydim. Kolej öğrencisi muhteşem bir sesi dinlemek ve unutulmaz Elbruz Bey'in çalıştırdığı Ankara Koleji Kafkas Oyunları ekibini izlemek için..
Muhteşem Kolejli kız, Muazzez Abacı'ydı.. Kafkas ekibinde ise, kız kardeşim dans ediyordu..
Attila, Muazzez'e eşlik eden ekipte keman çalıyordu. O yüzden Kolejli sandım yıllarca onu.. Bir gün "Ben o kadroya takviye gelmiştim. Ben Atatürk Liseliyim" dedi bana..
Hey gidi Ankara Koleji.. O gecelere, Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, nerdeyse bütün Ankara ricali gelirdi. Öyle efsaneydi..
Kolej efsaneydi, en başta, Kültür'e katkıları ile.. Sezon sonu sahneledikleri oyunları Bozkurt Kuruç sahneye koyardı mesela.. Bu ülkeye "Vokal Müzik"i, Kolej getirmişti mesela, Sweaters ve Blue Jeans guruplarıyla.. Yaşayan en ünlü şairlerin katıldığı Şiir Matineleri hele..
Kolej'in her etkinliğine koşardım.. Bütün gazeteciler de koşarlar ve yazarlardı..
Şimdi adını duyan var mı?.
Nerdeyse akrabam kadar yakın Durul Gence 5'e katılınca, tanıştık Attila ile..
Yıllar sonra ikimiz de İstanbul'a taşındık. Ortak dostlarımız, Şanar Yurdatapan, Onno Tunç, Ali Kocatepe olunca, Ankaralı kardeşimle İstanbul'da sık sık bir araya gelmeye başladık..
Asıl Attila'yla o zaman yakınlaşmaya ve onu o zaman tanımaya başladım işte..
Nasıl bir gönül, nasıl bir sevgi adamıydı.. O hep gülen gözleri ile, konuşurken gözlerimin içine öyle bir bakardı ki, beni, benim onu sevdiğim kadar sevdiğini hissederdim..
Bakın nerdeyse 35 yılımız böyle geçti.. Attila ile bir oturmuşluğumuz, bir yemek yemişliğimiz yoktur.. Yaşam tarzlarımız çok farklıydı çünkü.. Ama karşılaştığımız zaman kucaklaşmamızı görmeniz yeterliydi, dostluğumuzun ölçüsünü anlamaya..
Hani şair "Orda bir köy var uzakta" demiş ya.. "Gitmesek de, görmesek de.."
Attila ile öyle dosttuk biz..
İstanbul Gelişim darmadağın olmadan önce, Bodrum Marina'da bizim Barış'ın barında çalardı hafta sonları.. Ben de tam karşıda Marina Otel'de kalır, her çaldıklarında, Attila'yı ve Garo'yu görmeye ve dinlemeye giderdim..
Her sazı çalardı.. Abartmıyorum.. Bir Senfoni orkestrasında o gece kim yoksa, onu yedekleyebilirdi, öylesi.. Ama insanlığı, gönül adamlığı, adamlığı, tüm müzik yeteneklerini, hem besteci, hem icracı olarak harika yeteneklerini katlardı..
Bir dost, bir Gönül Adamı daha gitti, hep buluşacağımız Sonsuza..