Alt yazı olarak geçti sadece kendini haber kanalı sanan ve gevezelikten başka hiçbir şey yapmadıkları, yapamadıkları pazar gecesi bir kez daha ortaya çıkan nesnelerde..
Gecenin en önemli mesajını süzen, altını çizen tek, bir tek Haberci (!) yoksa bu ülkede, o mesajın ulaşması gereken Millet'in kaçı farkına varmıştır acaba?.
Meclis Başkanı İsmail Kahraman, yazılı mı, sözlü mü, onu bile bilmiyorum, şöyle demiş..
"Acımız ve öfkemiz büyüktür, fakat geçmişte pek çok badireyi atlatmış olan devletimiz ve milletimiz böylesi saldırılar karşısında infiale kapılmama basireti, metaneti ve tecrübesine sahiptir!."
Bugünün gençleri için iki sözcüğü açıklamam gerek önce.. Eskiler de iyi okusun ki, anlasınlar, Meclis Başkanının mesajını..
İnfial, "Karmaşa durumlarında toplumu iyice gerecek veya çileden çıkaracak olan davranışlarda bulunmak, sözler söylemek" anlamına geliyor..
Basiret ise "Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği, uzağı görüş, seziş, anlayış, kavrayış, sağduyu, vizyon" demek..
Türkiye'nin kalbi Ankara'da beş ayda üç, son ayda iki vahim terör saldırısı olmuşken, o gece, o an en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyin "İnfiale kapılmama basireti" olduğunu söyleyen kişinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olması ayrıca önemli..
Çünkü Büyük Meclis, sorunların çözümünün başlayacağı ve biteceği yer bu ülkede..
Terör eylemleri karşısında tavrımı başından beri değiştirmedim.
Değiştirmem de mümkün değil..
Mantığım açık!.
Ankara'da otobüsle evlerine gitmeye hazırlanan yüzlerce insan arasında bomba patlatmanın amacı, o insanları yok etmek değil. Kendileri ile savaşan güvenlik güçlerine değil, sivil halka saldırının tek amacı, kafaları karıştırmak, korkular, endişeler, vehimler yaratıp, günlük yaşamı değiştirmek..
Yani..
"Nereye gidiyoruz" sorusunu daha fazla sormaya başlayacağız..
Ülkeyi yönetenlere güvenimiz azalacak..
Kendimizi güvende hissetmemeye başlayacağız.. Her zaman yaptığımız işlerin bir bölümünden vaz geçip, mecbur kalmadıkça evden çıkmama yolları arayacağız. Bu hızla ekonomiye yansıyacak. Biz dışarı çıktığımız, gezdiğimiz, eğlendiğimiz için geçimlerini sağlayan binlerce esnaf sıkıntıya düşecek. Ekonomi inişe, dolar çıkışa geçecek..
Tadımız kaçacak..
Hepsinden önemlisi.. Öfke duymaya başlayacağız..
Peki kime öfke?.
İşte işin en ince noktası..
Geçen hafta sonu Yalova'da orta okul öğrencisi bir kız çocuğuna işkence yapıldığı haberleri vardı gazetelerde.. Altı sınıf arkadaşı evini basmış kızın. Dövmüşler. Alnına TC yazmışlar. Eline de bir Türk Bayrağı verip resmini çekmişler. Kız Kürt!..
Yani bıçağın keskin sırtındayız zaten bugünlerde..
Başta Bursa Valisi, ardından İstanbul'unki, Amedspor taraftarlarının maça alınmalarını "Güvenlik" sebebi ile yasakladılar.. Amedspor'un taraftarı bir avuç.. Bursa Valisi, seyircisiz maça 1150 polis gönderecek güce sahip ama ilan ediyor ki, "Ben maça gelecek 150 Amedspor taraftarı ile baş edemem.."
Ardından Bursa İnegöl'de Amedspor seyircisi maça alınmıyor. Ardından İstanbul'da Fenerbahçe Stadı'nda Amedsporlular maça alınmıyor..
Niye?.
Amedspor Diyarbakır takımı.. Diyarbakır ne?. Kürt.. Bunlar iyice Kürt, çünkü adları Diyarbakır bile değil, Amed.. Amed Kürtçe..(Oysa yanlış.. Amed Kürtçe falan değil.. Onu da yazarım bu hafta).
Şimdi elinde bir istihbarat, bir delil, bir belge varsa, harekete geç.. Amedspor'u kapat.. Onun adı altında terörü yaymak için deplasman maçlarını bahane eden "Taraftar" kisvesi altındaki teröristleri tutukla.. Ama bunların hiçbirini yapmayıp sırf "Bunlar Kürt olabilir. Kürtlerse terörist olabilir" düşüncesi ile bu ülkenin bir yasal futbol takımının, bu ülkenin tüm insanlarıyla eşit haklara sahip taraftarlarının, hiçbir yasal cezaları yokken, maç izleme haklarını gasp edersen, milletten, terörün birinci derece muhatabı milletten infiale kapılmama basiretini nasıl beklersin?.
Anlatabiliyor muyum "Bıçağın sırtı"nı..
Bu ülkede toplum zaten infiale kapılmaya hazır..
"Soğukkanlı kalmaya" ne kadar gücü yeter?. İçi kan ağlarken, terörün amacına hizmet etmemiş olmak için "Günlük yaşamını aynen eskisi gibi" daha ne kadar sürdürür?.
Meclis Başkanı, en kritik noktaya basıyor mührünü..
"Aman infiale kapılmayalım" demek, "Aman, adamların amacı kaybetmeye başladıkları TSK- PKK savaşını, Türk- Kürt savaşına döndürmek, bizi bölmek, birbirimize düşman etmek. Sakın ola bu amaca alet olmayalım.. Aman kimseye sadece etnik yapısından, inancından dolayı, kin, öfke ve nefret duymaya ve göstermeye başlamayalım" demek..
"Bu karmaşa durumunda toplumu iyice gerecek, çileden çıkaracak davranışlarda bulunmayalım, sözlerimize çok dikkat edelim.. Gün, gerçekleri yanılmadan görebilme, uzağı görüş, seziş, anlayış, kavrayış, sağduyu, vizyon günüdür" diyor.
Kime diyor.. Millete diyor tabii.. Bütün millete, genelde.. Ama görevine bakarsanız, özel asıl kimlere söylediğini anlarsınız.
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı" söylüyor bunları benim milletimin vekilleri..
Size söylüyor, yani!..
..Ve de tabii, bu ülkenin tüm siyasal liderlerine, bu ülkenin tüm medya bireylerine, kamuoyu oluşturacak gücü olan herkese söylüyor..
Dilerim mesajı alan ve anlayanların sayısı, bu iğrenç olaydan, kişisel, kurumsal menfaatler çıkarmaya çalışanlardan fazla olur!.