Tam da bugünlerde görmeniz gerek bu filmi.. Başından sonuna nefes kesen bir aksiyon ama, sizi uzun uzun düşündürecek yanı, hele şimdi çok fazla..
"Bir ayda iki patlama oldu" diye endişe ediyoruz ya.. Uluslararası terörün boyutlarının nereye varabileceğini anlatıyor "London Has Fallen/ Londra Düşüyor!."
Ya da bizdeki adıyla, "Kod adı: Londra.."
El Kaide'den ilham almış Uluslararası terör örgütü.. Karargahı bir Müslüman ülke.. Ortadoğu, Yakındoğu.. Oralarda, yani bizim buralarda bir yer..
Bu terör örgütü, dünyanın en güçlü istihbarat ve güvenlik teşkilatına sahip İngiltere'de hem de nasıl bir "Paralel yapı" kurmuş.. James Bond'un örgütü, o dünyaca ünlü MI (Military Intelligence/ Askeri istihbarat) servisini ele geçirmiş. Daha da ünlü Scotland Yard'ı ele geçirmiş.
Plan, akıllara seza..
İngiltere Başbakanını zehirleyip öldürüyorlar. Cenaze törenine gelecek dünya liderlerini koruyacak Scotland Yard ellerinde.. Onlar da gelen liderleri yok edecekler. Bu arada, gene ellerine geçirdikleri güvenlik helikopterleri ile Londra'nın sembol binaları bombalanıp havaya uçurulacak. Hackerlarla girdikleri Londra ulaşım ve iletişim sistemlerini durdurup, kontrolü ellerine alacaklar. Bütün televizyon kanalları onlara bağlanacak ve bu kanallarda akşam saat sekizde, cenazeye katılmak üzere gelen Amerika Başkanı, aynen IŞİD metotları ile canlı yayında kafası kesilerek infaz edilecek.
Bu müthiş planı yapan ve iki yıl milim milim her yere sızarak uygulamaya geçecek hale getiren kişi Amir Barkawi.. Müthiş zengin. James Bond'u görevlendiren şubenin başkanını mesela, 20 milyon euroya satın almış. Ötesini hesaplayın.. Servetinin sebebi mi?.. Silah tüccarı..
Bizim kuşak iyi hatırlar.. Adnan Kaşıkçı (Kaşuggi) vardı bir zamanlar.. Dünyanın en zengin adamıydı o yıllar.. Babası Türk asıllı, Suudi Arabistan Kralının doktoru.. Sözcü'yü çıkaran, o zamanların müthiş gazetecisi, Gölge Adam Ertuğrul Akbay, bu müthiş silah tüccarıyla ahbap olup röportaj yapmayı başarmıştı, hatırladığım..
Filmde iki tez var..
Filmi çeken Batı dünyasının tezi..
Silah tüccarları, gelirlerini sürdürmek için uluslararası terörü planlıyor, teşvik ve tahrik ediyor, sonra her tarafa silah satıyorlar..
"Londra daha ilk durak. Düşünün ki, dünyanın her büyük kentini kaosa sürükleyeceğiz" diyen Amir Barkawi'nin tezi ise başka..
"Siz Batı dünyası, ulusal menfaatleriniz uğruna, kendi evlerinizden çok uzak topraklarda savaşlar yaratarak, oranın insanlarını birbirine düşürerek felaketlere sebep oluyorsunuz.. Müslüman ülkelerin toprakları yıllardır, kan gölü.. Bombalar, savaşlar, ölümler.. Şimdi biz savaşı sizin, o kendinizi çok güvende sandığınız evlerinize taşıyoruz işte!.."
Tüm Londra'yı paralel örgütü ile eline geçiren Amir Barkawi'ye karşı, Amerika Başkanını bu defa "1 Ispartalı" Gerard Butler koruyor.. Hani 300 Ispartalı ile yüz binlik Pers ordusunu durduran Gerard Butler bu defa tek başına..
Film güzel.. Filmin fena halde dehşet içeren senaryosu, başından sonuna inandırıcı ve en önemlisi de düşündürücü..
Hele de bugün için!..