Engin Akyürek'in En İyi Erkek Oyuncu dalında "Uluslararası Emmy Ödülü"nü alamayışına üzülmeyin. Oscar, Emmy ve Grammy öyle prestijli ödüllerdir ki, bunlarda beş aday arasına girebilmek bile kariyer damgası olur. Engin aday olarak zaten alkışı hak etmişti.
Emmy, televizyon yarışması. Ben televizyon izlemem. Bu yüzden aday olduğu diziyi bilmem.. Bir dakika izlemişliğim yok. Ama Engin'i bilirim. Sinemadan. Seyrettim, bayıldım ve yazdım, 22 Şubat 2014'te, yani 1.5 yıl evvel, aynen bu köşede.. Bakın nasıl yazmışım..
***
"Bi Küçük Eylül Meselesi"ne sırf
Farah Zeynep Abdullah için gittiğimi itiraf ederim.
Seyretmem gereken o kadar film varken ve sinemaya ayırabileceğim vakit, yaşadığım İstanbul'un müthiş bir Kültür ve Sanat Merkezi'ne dönüşmesi yüzünden iyice kısıtlıyken, listelere bile bakmadan "Farah" dedim..
Onu Kelebeğin Rüyası'nda izlerken hayran olmuş, "Keşke rolü daha uzun olsaydı" demiştim..
Bu, yeni filmini iple çekmem demekti. Aynen öyle oldu..
Eylül vizyona girdi ve ben boş olduğum ilk an, Kanyon'a koştum..
Gittiğime hem de nasıl değdi..
Bir defa Farah, tam da beklediğim gibi harika oynuyordu. Ama asıl, hiç beklemediğim, adını ilk defa duyduğum, ilk defa izlediğim
Engin Akyürek, olağanüstüydü, çok ama çok zor, çok büyük yetenek gerektiren tiplemesinde.. Türk sinemasına büyük bir star hediye etti, Eylül.. Şimdi de Akyürek'in ikinci filmini iple çekeceğim..
Farah Zeynep'le Engin Akyürek'in karşılıklı oynadıkları sahneler hiç bitmesin istedim, inanın. Oyunculukları öyle büyüledi beni..
***
Para dizilerde.. Engin sinemayı ihmal ediyor. Etmese, inanın Oscar'a da aday olur..