Şimdi konuşmak kolay, Türk spor medyası ve yorumcuları.. Onun için soruyorum.. Hele Eskişehir-Beşiktaş maçından sonra Bilic'i yerin dibine sokanlara soruyorum.
Kaçınız ona ve Beşiktaş'a inanıyordunuz?.
İşte şimdi gururla, iftiharla söylüyorum..
Bir tek ben!. Sabah.com.tr'de salı sabahı Sevgili Özge'nin benimle yaptığı söyleşi yayınlandı.
Şöyle diyordum, kelimesi kelimesine..
Hala orda duruyor. Tıklayın, bakın.
***
(Bilic'e yapılan) eleştirilerin hepsi tabelacı eleştirileri. Biliç'in hem maçın başında sahaya çıkardığı takıma saygı duyuyorum, hem de maç içinde yaptığı değişikliklere saygı duyuyorum. Beşiktaş'ın Liverpool'u elemesi Beşiktaş için neler demek bir tahmin edin.
Beşiktaş'ın bu hafta liderliği kaybetmesi mi önemli yoksa Liverpool'u elemesi mi önemli. Mukayese edin bu iki maçı.
Yorgun gelmiş bir takım... Türkiye'de biz üç günde bir maç oynamaya alıştırmadık futbolcularımızı.
Türk spor medyası bunu eleştirmiyor.
Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray "dandik" takımlarla Türkiye Kupası'nı oynarken adam dinlendireceğiz diye (eleştirmiyoruz.) Üç günde bir oynamaya alışmamış futbolcuyu da dinlendirmek zorundasın. Liverpool maçın varsa eğer dinlendireceksin başka çaren yok. Bilic'in o yaptığı değişiklikler de (Eskişehir maçı) yerden göğe doğru. İki oyuncu birden değiştirdi, ne değişiklik yapmış onun bile farkında değil bizim medyamız. Bizim gazetede okuyorum, "Sol beki olmayan bir takım yaptı Bilic" diyor. Sol beki yok, sağ beki de yok. Çünkü üçlü savunmaya döndü.
Üçlü savunmada bek yok. Üçlü savunmada üç tane stoper var. Futbolun alfabesi bunlar, bunu mu öğreteyim ben şimdi maçı yazan arkadaşıma. Bilic'in üçlü savunmaya dönmenin dışında yapacağı da başka şey yoktu. 1-0 mağlup durumdaydı çünkü. Her türlü riski de göze almak zorundaydı. 3-6-1'e döndü. Cenk Tosun ya da Demba Ba sağlam olsaydı 3-5-
2'ye dönecekti ama iki tane santrforu olmadığı için mecburen 3-6-1'e döndü. Yani bunu göze almak ve bu değişikliği yapmak da hocalık işi, güven işi, cesaret işi.
Aptalca bir penaltı olmasa Beşiktaş oradan (Liverpool'dan) 0-0'la dönmüştü. Burada Liverpool'u eleyebileceğini gösterdi oradaki sonuç. Onun için Bilic Liverpool'u hesaplayarak Eskişehir maçını oynadı. Bilic, Liverpool rövanşı kafasında olmasa, liderliği için Eskişehir maçına yüklenirdi. Ama kafada Liverpool var. Eskişehir ve Liverpool maçlarını tarttığın zaman hem Beşiktaş açısından hem de hocanın kariyeri açısından Liverpool önde. Niye? Çünkü Liverpool maçı umutsuz bir maç değil tam tersine, en azından Mustafa Denizli'nin lafıyla söylüyorum yüzde 51... 1-0 orada çok iyi bir sonuç. 0-0 harikaydı ama 1-0 da iyi bir sonuç. Ki orada bile ne pozisyonlara girdi Beşiktaş.
Demba Ba'nın kaçırdığı gol inanılır gibi değil. Hem de Beşiktaş'ın en iyi adamına geldi o pozisyon. Liverpool maçı her türlü şeye açık çok ilginç bir maç olacak.
***
Ayni günün akşamı ASpor'daki 90a programında, arkadaşlar Bilic'i ağır eleştirdiler.
Güven Taner "Beşiktaş'ın elindeki küçük kadro, hem lige, hem Avrupa Ligine devam için yeterli değil. Bir tercih yapmak zorundaydı" dedi. Ama yanlış tercih yaptığı kanısında olduğunu söyledi. İşte o noktada tekrar söz alıp, puan cetvelini gösterdim, ekranda onlara.. "Beşiktaş, Eskişehir maçında yenildiği halde, hala liderin 1 puan arkasında ikinci.
Bu bir puan farkın kapanması için daha 13 hafta var. Oysa Liverpool maçı perşembe günü son. Gitti mi, biter.. O zaman hangisini tercih edersiniz" diye sordum. Uzun uzun Beşiktaş'ın kadrosunu, cezalılarını, sakatlarını ve Liverpool efsanesini anlattılar. Kemal "Motta ve Ersan yok. Bu savunmanın yarısı.
Ersan'ın yerine oynayacak Necip 57 kilo" dedi, hatta.. Ben de dedim ki, "Maçı kafanızda oynarken, hep iyi bildiğiniz Beşiktaş'a göre oynuyorsunuz. Oysa bir de Liverpool kafası ile oynayın.. Bu yıl bir türlü doğru dürüst maç oynamamışsınız. Ligde son iki hafta nihayet kazanmışsınız. Beşiktaş'ı kendi sahanızda, Demba Ba, muhteşem bir gol kaçırınca ve Motta son dakikada bir aptal penaltı yapınca, lütfen 1-0 yenebilmişsiniz. Sizin de sakat ve cezalılarınız var ve şimdi rakip sahaya gidiyorsunuz.
O maçı kafanızda oynayıp kazanabilir misiniz?."
..ve dedim ki..
"Bugün salı ve az önce haber geldi.. Maçın tüm biletleri bitmiş.
Fenerbahçe'nin bile kendisini lider yapacağı maçı boş tribünlere oynadığı günümüzde, 67 bin Beşiktaşlı'nın Allahın unuttuğu rüzgarlı bayır için bugünden bilet bitirmesi ne demek?.
Bir de Liverpool maçının ne kadar değerli olduğunun farkındalar. İkincisi umutlular.. Bunu değerlendirin, kafanızda.."
"Bilic, hem de bu kadar avcunun içine gelmiş Liverpool'u eleme fırsatını kaçırmak ister mi?. Liverpool'u elerse, kendi kariyerine müthiş bir başarı ekler. Liverpool'u elerse Beşiktaş tarih yazar. Liverpool'u elerse, Türkiye kazanır. Türkiye şenlenir.. Bu durumda Bilic hangi maçı tercih eder?. Eskişehir'i mi, Beşiktaş'ı mı?.
***
O gece maçı Büyük Klüp'te, Başkan Duran Akbulut'un konuğu olarak izledik.
Ünal (Özüak)'la ben Galatasaraylı, Duran Başkan'la Türker Ağabey, Fenerli, başta..
Aramızda Beşiktaşlı yoktu. Ama Liverpool'lu beşinci penaltıyı kaçırınca, biz yaşlı başlı adamların çocuklar gibi havalara fırlayışını ve sarmaş dolaş oluşunu görmeliydiniz.
Bunu anlatıyordum işte, başından beri zaten..
Beşiktaş tarih yazdı, ama Türkiye kazandı!..
İnanan kazandı. Güvenen kazandı.
İnanan ve güvenenlerin çok hem de çok mantıklı sebepleri vardı, başkalarının görmediği, görmek istemediği, ya da görse de söylemeye cesaret edemediği..
Doğru karar veren ve Liverpool maçını fevkalade doğru oynayan Bilic kazandı..
Teşekkür ederim, Hocam.. Ben de kazandım, Beşiktaş ve Türkiye ile beraber!.