Bakanımız Lütfi Elvan.. Ulaştırma Bakanı!..
Bu yıl, servis kazalarında ölen, yaralanan öğrencilerin sayısı artınca, kazalarda sürücülerin kusurlarının başrol oynadığı ortaya çıkınca, 1991'de, bu köşeye başladığımız günden beri sürdürdüğümüz davayı yeniden ortaya attık. Uzun süre yaşadığımız Amerika'yı örnek gösterdik.
Çocuk en kıymetli varlığıdır, her milletin.. Her toplumun.. Her ailenin.. Çünkü onlar gelecektir. Kendilerinden ötesini düşünenler, çocuklara en büyük değeri verirler.
Türkiye bu konuda öncü ülkelerdendir.
Dünyanın ilk "Çocuk Hakları Eylemi" İstanbul'da Taksim'de yapılmıştır, bilir misiniz?. Sunay Akın, Yaşamdan Dakikalar'da fotoğraflarıyla anlatmıştı.
Adı "Ulusal Egemenlik" olan Bayramın, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış gününün çocuklara armağan edilmesi, Türkiye Cumhuriyetinin çocuklar konusundaki hassasiyetini gösteren bir başka "Dünya ilki"dir.
Bunları dikkate alarak, "Okul Servislerinin yönetmeliğini, çağdaş ve uygar ülkeleri örnek alarak yenileyelim" dedim.
Okul Servislerinin, hem de Amerika trafiğinde nasıl imtiyazlı araçlar olduğunu anlattım.
Okul Servisi şoförlerinin, nasıl özenle araştırılıp seçilmesi gerektiğini söyledim.
Amerika'da bu şoförlerin, 40 yaşlarında, aile ve çoluk çocuk sahibi kişilerden, yani aile sorumluluğunu bilen ve yaşayan insanlardan seçildiğini söyledim.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, bin teşekkürlerimle, daha o gün, konunun ele alınması için emir verdi. Çalışmalar hızla yapıldı. İlk temel ilke, sürücülerin en az 30 yaşında olması şeklinde belirlendi. Ben de bunu size sayfamın tepesinde duyurdum ve bir kere daha duyurduğumla kaldım.
Çünkü, bu ülkede "Biri yapar, biri bozar" kuralı vardır.
Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan, Kara Yolları Kanunu'nun kendisine verdiği yetkiye dayanarak, yaş sınırını 30'dan 26'ya indirdi. 30 bile bence "Delikanlı" yaşı iken, 26 diye iyice delikanlı, yani "Eski tas, eski hamam" yaptı.
Araştırdım tabii.. Kabinenin bu en saygın, en olgun bakanının kararını, bu göreceli olarak genç bakan niye değiştirdi diye..
Karşıma politika çıktı.
Haziranda seçimler var. Servis şoförlerinin sayısı binlerce.. Aileleri, yakınlarıyla birlikte yüz binlerce seçmen oyu demek bu.
İstanbul, Ankara ve Antalya Metro inşaatlarını bakanlık uhdesine alırken, İzmir'i tesadüfen (!) unutan Sayın Elvan bu oyları nasıl unutur..
Hemen hepsi dolar, avro milyarderi servis şirketleri patronları ve dernekleri kapıya dayanınca, olmuş olanlar..
Yaş 26'ya inmiş, uygulama da, gelecek ders yılı başına, yani seçim sonrasına ertelenmiş..
"Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir" ya bu ülkede.. Sıkı durun çocuklar. Hayatta kalmaya bakın, seneye kadar..
Benim umudum gene Nabi Hocam'da..
Sevgili Hocam,
Sabah okula gitmek üzere evlerinden çıkan bu yavrular, yeniden evlerine dönene dek, tümüyle size emanettirler..
Bu emanete sahip çıkın.
Okul Servisleri ile diğer iş servisleri çok farklıdır. Diğer servislerde kazık kadar adamlar gider gelirler. Gerekirse, çılgın sürücülerini uyarırlar. Ama okul servislerinde, sürücünün oto yollarda özellikle, en büyük hızlarla slalom yapmasını eğlence sanan ve coşan küçükler vardır.
Bakan olarak yumruğunuzu masaya vurun, Nabi Hocam..
"Siz kendi servislerinizi ne yaparsanız yapın.. Benim okul servislerimde, olgun, oturaklı, aile babası, inanılır ve güvenilir sürücüler olacaktır. Ben bu vasıfları taşımayan sürücülerin arabasına çocuklarımı bindirmem" deyin.
Milli Eğiti Müdürlerinize ve Okul Müdürlerine emirler verin. Sizin belirlediğiniz koşullara uymayan sürücüleri kabul etmesinler.. Öğrencileri, böylelerinin arabalarına bindirmesinler. Velilerine de durumu haber versinler.
Üç gün sıkıntı çekeriz, ama çocuklarımızı çocuk yaşta kaybetmek, sakat ve sağlıksız bırakmak endişemiz biter sonunda..
Sayın Bakanım,
Bu ülkenin geleceğiyse çocuklarımız, en kıymetli varlıklarımızsa eğer, bir çocuğun, tek bir öğrencinin bedeli, milyon oyla dahi mukayese edilemez.
Umudum sizde, Nabi Hocam!..