Sevgili Onur, (Baştürk) bir gün bana uğrarsan, sana hazinemi gösteririm.. Kütüphanemi.. Kitaplarımı.. Hem de ne kitaplar.. Ve yüzde 80'inin ortak özelliği.. Okumadığım kitaplar.. Dört çeşit kitabım vardır benim..
1. Okuduğum kitaplar.
2. Okumayacağım kitaplar.
3. Okuyacağım kitaplar.
4. Başucu kitapları.
Kütüphanemde "Okuyacağım Kitaplar" baş köşeyi işgal eder. Ne zaman okuyacağım bilmem. Ne zaman vakit bulursam.. Emekli olursam mesela.. Baş ucu kitaplarım adı üstünde zaten. Hep oradadır.. Bir de çok değerli kitaplarım vardır.
Okuduğum halde saklarım.
Geri kalan bütün kitaplar, yeni gelenler dahil bu sistemde değerlenir. Kütüphanemde kalmayacaklar, Yasemin'in elindeki adreslere göre, kitap isteyen okullara yollanır.
Şimdi bunu niye yazdım.. Sinem Kobal cazip bir isim. Can Yayınlarının gerçekten çok harika kitaplarıyla çektirdiği resmi İnstagrama koymuş. "Kütüphanemin en değerlileri" diye de not eklemiş..
Resimdeki kitaplar içinde, henüz naylonu açılmamış olanı varmış..
Sen de bunu fırsat bilip Sinem'e bindirmeyi marifet sanmışsın..
Efendim Sinem'in kitap okuduğu inandırıcı değilmiş mesela.. Sinem'in okuyup okumadığını kimse merak etmezmiş mesela..
Örnek göstereceğin bir genç kızla, kafandaki klişeler yüzünden, bir de alay etmişsin..
Sinem, Can Yayınları'nın olağanüstü önemli kitaplarını alıyorsa, bilincine eriyor ve "En değerli kitaplarım" diyorsa, alkışlanır. Örnek gösterilir dostum.
O genç kızı, alnından öpüyorum!..
..Ve sorum sana Onur?.
Aldığın Can Yayını kitabı oldu mu hiç?. Okuduğun değil, aldığın?. O yayınların ne olduğunu biliyor musun?.
Yanıtın "Evet"se, seni de alnından öperim.