Üstad Radi Dikici'nin yaşadığımız ve gurur duyduğumuz kent, İstanbul'un dört kuruluşunu anlatan yazı dizisinde bugün, esas kuruluşa, yani Konstantinople, yani Roma İmparatorluğu'nun yeni başkentinin (Doğa Roma'nın değil, Roma'nın) kuruluşuna geldi sıra..
***
Yeni İmparator Konstantin, oğluyla yaptığı tespitler sonunda kararını vermişti. Burayı Roma İmparatorluğu'nun başkenti yapacaktı.
Onun için ilk önce mabeyinciyi çağırdı.
"Yarın sabah gün doğarken tüm yöneticiler beni sarayın kapısında beklesinler," dedi. Sabah kalktığında üzerine hafif bir kıyafet giymişti ve elinde de bir asa vardı. "Beni takip edin," dedi. Hep birlikte yola çıktılar. Batıya doğru yürüyüşünü sürdürdüler.
Geçtikleri bütün yerler bomboştu.
Daha çok ormanlarla kaplıydı. O yoluna devam etti. "... Hıristiyan inanışına göre, imparator şehrin sınırını tespit ederken bazı güçler tarafından yönlendirilmişti. Bu inanışa göre, Konstantin elinde bir asa olduğu halde, yardımcılarıyla birlikte yürürken, sanki önü sıra yol gösteren biri varmış gibi hareket etmekteydi.
Etrafındakiler, bu kadar geniş bir alanın seçilmesi karşısında şaşkınlığa düşmüş, ve imparatora, 'Efendim, ne zaman duracaksınız?' diye sormuşlardı. İmparator ise, 'Önümde yürüyen durduğu zaman,' diyerek onlara cevap vermişti..."
Yaklaşık bir saat kadar yürüdükten sonra imparator birden durdu. Arkasında gelen askerlerin birinin elinden mızrağı aldı ve yere sapladı. Arkasındakilere döndü,
"Bu nokta esas alınarak yeni surlar (Konstantin Surları) Propontis'ten (Marmara Denizi) Golden Horn'a (Haliç) kadar uzanacak," dedi.
Böylece şehrin büyüklüğünü tespit etmişti. Ertesi gün teknik ekibi topladı ve onlar tarafından önceden hazırlanan planı gözden geçirmeye başladılar: "Buna göre şehir önce, yedi bölgeye ayrılacaktı. Yedi bölge tek tek ele alınarak imar planı yapılacaktı.
Birinci bölgede Septimus Severus tarafından yaptırılan saray büyütülerek Büyük Saray adıyla imparatorluk sarayı haline getirilecekti. Halk için Zeuxippos isimli büyük bir banyo yapılacaktı.
Daha önce başlanan ve bir türlü tamamlanamayan Hipodromu mimarlar yeniden şekillendirdiler.
Karkeres'dan (at arabalarının girdiği kapılar) başlayarak uzunluğunu 470 m, enini 120 m olarak tespit ettiler. Seyirci kapasitesi 33 bin kişi olarak planlandı.
Hipodromun hemen batısında gösteri dünyası için yerler ayrılacak ve bir tiyatrolar sokağı inşa edilecekti. Daha önce Jüpiter Tapınağı'nın kalıntıları temizlenecek ama yeri boş bırakılacaktı. İmparator tarafından verilecek bir tarihte burada iki kilisenin inşaatına birden başlanacaktı. Bunlardan birisi Hagia Sophia (Ayasofya) diğeri ise Hagia Eirene'dir (Aya İrini). İmparator Byzantium'u tam bir Hıristiyan şehri yapmaya kararlıydı.
Saray ve hipodromun olduğu yerden denize kadar uzanan bölgede yerleşime izin verilmeyecek ve bahçelerle süslenecekti.
Saray ve kilisenin hemen batısından başlamak üzere Mesē adıyla geniş bir cadde açılacaktı. Bu cadde meydanlarla süslenecekti. İlk olarak Konstantin Forumu (Çemberlitaş) yapılacak, ikinci forum üçüncü bölgede yapılacak ve anne Helena'nın anısına Augustesium adı verilecekti.
Konstantin Forumunun hemen yanına senato binası inşa edilecekti. Buradan Mesē ikiye ayrılacak biri daha kuzeye yönelerek beşinci ve altıncı bölgeleri aşarak bugünkü Fatih semtinin bulunduğu yerden geçip surların tam ortasından Lycus Irmağı üzerine inşa edilecek bir köprü ile şehir dışına çıkacaktı. Bu yolun çok önemli özelliği vardı. Bu yolun üzerinde yeni bir kilise daha inşa edilecekti. (Bugün Fatih Camii'nin olduğu yer.) Kilisenin ismini bizzat imparator koydu.
Kutsal Havariler Kilisesi. Kilise bir ibadethane olma dışında ölen imparator ve imparatoriçelerin gömülecekleri bir mekân olması bakımından da önem taşıyacaktı.
Şehrin su ihtiyacını karşılamak üzere bir yeraltı sarnıcı ve su kemerleri yapılacaktı.
Yine hazırlanan plana göre, Konstantin Surlarından şehre giriş 5 kapıdan olacaktı.
Bu kapılardan Marmara Denizi'ne en yakın kapının iki kanadı altın varakla kaplanacaktı.
Bu nedenle bu kapıya "Altın Kapı" veya "Zafer Kapısı" denecekti. Çünkü seferden zaferle dönen imparatorlar ve komutanlar için hipodromda yapılacak törenlerin başlangıç noktası olacaktı.
Konstantin saatlerce mimarları dinledi ve her bölüm anlatılırken çizimlere yaklaşıp onlarca soru sordu. Bazı beğenmediği noktalarda değişiklik yapılmasını istedi. En sonunda fikir birliğine vardılar.
Byzantium'da yeni bir başkent yaratmak için 326 yılında başlayan inşaat faaliyeti için 10 bin kişilik bir ekip kuruldu ve çalışmalar dört yıl boyunca sürdü. 330 yılı geldiğinde nereyse bütün yapılmak istenenler, Ayasofya hariç, tamamlanmıştı.
Bahar ayları geldiğinde ise kesin program belli oldu. Gün de tespit edildi.
11 Mayıs 330 Pazartesi. Bunun için özel bir program hazırlandı. O gün olağanüstü güzel bir hava vardı. Yeni binaları, sarayı, konakları, meydanları, yolları ve hipodromu ile Byzantium sanki bir inciydi.
İmparator da yaratılan eserden dolayı mutlu ve gururluydu. Sabah Aya İrini'de yapılan ayin hem çok duygusal, hem de muhteşemdi. İmparator, imparatorluk ailesi üyeleri ve katılanlar özel kıyafetler içindeydiler.
İmparator senatoyu açarken uzun bir konuşma yaptı ve sözlerini şöyle bağladı:
"Değerli senatörler, bugünden itibaren Byzantium "Yeni Roma" adıyla ülkemizin başkenti olacaktır ve bundan böyle de öyle kalacaktır..."
Sonra dışarı çıkarak halka seslendi: "Değerli Yeni Roma halkı, Bugünden itibaren şehrimiz "Yeni Roma" adıyla imparatorluğumuzun başkenti olmuştur. Biraz evvel senatomuz da bunu onaylayarak resmileştirmiştir.
Yüzyıllar boyu imparatorluğumuz buradan yönetilecektir..."
Tarihin hiçbir döneminde ne İskender, ne Şarlmayn, ne Çariçe Katerina ve ne Frederik Barbarossa asla 'Büyük' unvanına onun kadar layık olmamışlardır.
Çünkü o, 15 yıl gibi kısa bir süre içinde iki karar alarak bütün dünyanın kaderini (ve tarihin akışını) değiştirmiştir. Bunlardan ilki, Hıristiyanlığı kabul etmesi ve Roma İmparatorluğu'nun resmi dini haline getirmesidir.
İkincisi, imparatorluğun başkentini Roma'dan, yeniden inşa edilen bir şehre, Byzantium'a taşıması ve sonraki 16 yüz yıl boyunca şehrin onun ismiyle,
Konstantinople olarak anılmasıdır.
Bu iki karar, onun Roma tarihinin en etkili kişisi olduğunu göstermeye yeter.
(Not: Son iki yazı IV. kuruluşu anlatacak ve bu seri bitecek.)