"Hıncal Ağabeyciğim" diye başlayan mailini okurken Kerem'in nasıl duygulandım, anlatmam mümkün değil.. Diyorum ya, iyice yaşlandım artık.. Guguk Kuşu'nu yazmıştım. Özel tiyatroların çapını kat kat katlayan bir cesaretle sahnelenen o müthiş oyunu.. ve "Teşekkürler Kerem" demiştim.. "Annen ve babanın adlarını böylesine yaşattığın için, teşekkürler.."
O da bana kendi duygularını yazmış.. Ama o kadar güzel yazmış ki.. Sizden gelen mektupları yayınlarken, bana paye veren sözcük ve cümleleri ayıklarım. Ama bütün anneler, babalar ve çocukların okumasını istediğim bu yazıda ayıklama yapmaya kıyamadım. Olduğu gibi bıraktım.. Kusura bakmayın.. Yaşlılığıma verin.. İşte Kerem'in satırları..
***
Hıncal Ağabeyciğim, Uzaklara çok uzaklara götürdün beni... Parolalı ıslık seslerine, üç kornere bir penaltı attığımız, Karşıyaka'nın o kırık iskemleli yazlık sinemalarında Cincibir gazozu ile Sadri Alışık Çolpan İlhan filmleri izlediğimiz, hiçbir şey anlayamadan elimizden koca bir çocukluğun kayıp gittiği günlere...
Toprağın suyu beklemesi gibi beklerdim İzmir Fuarı'nı. Annem ve babamla birlikte bir ay boyunca Efes Otelinde kalmanın keyfini çıkarırdım. Son derece mutlu olurdum. Sizin için olduğu kadar benim için de harika bir yaz tatili olurdu yani.
Artık büyüdüm.
Annemden sonra iyice büyüdüm Hıncal Ağabey. O sorumluluğu az günlerden, şimdi sadece kendi sorumluluğumu değil, anne- baba - dayı, (Attila İlhan'dır o dayı.. h.u) hatta tüm ailenin sorumluluğunu alacak kadar büyüdüm.
Üstüme başıma konan tozlara bulaşmadan, ne kadar başarırsam o kadar öğreneceğimi düşünerek, tırnaklarımla tutunmayı bilerek, cesaretle hem bireysel hem kurumsal nitelikli, çabalı, kaliteli işler yapabilme uğraşı içinde, sorumluluğumu ve sorumluluklarımı yerine getirmeye çalışıyorum.
Hıncal Ağabey,
Yazını okurken, 20 yıl önce annemin, babamın kaybından hemen sonra, "Kerem, babanın adına bir tiyatro kuralım, onu hep yaşatalım" dediği an ve bizim bu işe kayıtsız şartsız başlamamız geldi aklıma. Nereden nereye geldiğimizi düşündüm. Ne zorlukları aşmak zorunda kaldığımızı, ne büyük bir emek harcadığımızı, aşkımızı, kavgamızı, mücadelemizi düşündüm...
Biliyorsun, babam annem için
"Birbirine yaslanmış iki iskambil kâğıdı düşünün, birine beni birine Çolpan'ı koyun, Çolpan'ı aldığınızda ben düşerim" derdi. Annemin ailemiz için nasıl bir kahraman, nasıl bir rol model olduğunu düşündüm. Asansörde " 'Bravo Kerem' derken 'Çolpan ve Sadri'nin de benimle olduğunu hissettim" diyorsun ya, işte ben de senin yazını okurken, aynı yaşlı gözlerle, aynı gururla andım onları. Aynı duygularla teşekkür ettim sana.
"Bravo Hıncal Ağabey" dedim sana. "Bravo!."
Şefkatin, takdirin, özlemin, sevginin, kokusu, ateşi, şavkı ancak bu kadar güzel ifade edilebilirdi.
O güzel zamanların rüzgârıyla, o eski yağmurlarla kucaklıyorum seni Hıncal Ağabey.
İyi ki varsın.
Bana armağan ettiğin bu güzel gün için teşekkür ediyorum sana...
Sevgiyle
Kerem Alışık.