18 yıl olmuş Demir'i kaybedeli.. Demir Uralsız 18 yıl.. En harika arkadaşlarımdan biriydi.
Ortaköy'de onunla saatlerce otururduk 90'lı yıllarda da, vaktin nasıl geçtiğini anlamazdık. Öyle hoş sohbetti.
Keyifli olduğu zamanlarda Ertekin'i ve beni kırmaz bir türkü attırırdı, harika sesi ve yorumuyla..
"Sofular haram demişler
Bu aşkın şarabına Ben doldurur ben içerim
Günah benim kime ne" diye bir Nesimi patlatırdı ki, hala kulağımdadır..
Arkadaşlarını onun kadar seven, destekleyen birini az gördüm.. Nasıl da bir iyilikseverdi..
Hiç unutmam.. Bir gün, Ertekin dahil üçümüz oturuyoruz.
Önümüzden bir çocuk geçti.
Elinde tepsi, tepside çaylar var..
Tam önümüzde ayağı takıldı.
Uçtu. Tüm çaylar döküldü. Tüm bardaklar kırıldı. Çocuk başladı ağlamaya.. "Ne ağlıyorsun" dedi, Demir.. "Ustam bu çay ve bardak paralarını haftalığımdan keser şimdi. O da yetmez ya.." dedi, çocuk..
Elini cebine attı Demir.. 100 dolar çıkardı.. "Hadi al bunu da ağlama, artık" dedi. Kırılan dökülen 5 dolar etmez.. Bir 100 dolara, bir çocuğa baktı Ertekin ve başladı ağlamaya..
Bir meslektaşım gırtlak kanseri olmuştu. O zaman ameliyatı yapan tek ülke Japonya.. Maliyet 70 bin dolar. Bizimkinin cebinde 70 lira yok. Köşemde kampanya açtım. Bankada topluyorum. Ameliyatın en kısa zamanda yapılması gerekiyor tabii. Bu yüzden her gün yazıyorum.. "Aman koşun" diye..
Bir sabah Demir aradı.. "Hıncal kaç para eksik" dedi.. "15 bin dolar" dedim.. "Tamam, yarım saatte bankada para, artık üzülme" dedi..
Yarım saat sonra para yatmıştı. İki gün sonra meslektaşım Japonya'ya uçtu.
Bizim Ertekin'in tam karşısında bir dökülen Ortaköy binası vardı, elinle itsen yıkılır..
Orayı satın aldı.. "Bizim için aldım" dedi.. "Sen çok sevineceksin.. Giriş katını Sanat Galerisi yapacağım. Orta katları, sanatçılar atölye gibi kullanacaklar. Teras da bizim olacak.
Oradan deniz görünüyor. Bir kafe yapacağız.
Şemsiye ve şezlongları dizeceğiz. Orada uzanıp keyif yapacağız.."
En iyi mimarları seçti.
Restorasyon başladı. Bina nerdeyse yeniden yapılıyor. Demir her gün inşaatın başında.. Adım adım bitiyor.. Bittikçe Demir nasıl seviniyor..
Kader işte. Bir kaç gün kaldı, açmasına.. Bir gece yarısı kalp krizi..
Genç yaşta gitti Demir.. Kapısına Demir Ural plaketini koydurduğu binayı açamadı.
Bekardı. Yalnızdı. İkinci derece akrabalarına müthiş bir miras bıraktı. Demir Ural binası, onun adeta vasiyetiydi. O milyonlara bir gecede konanların bu vasiyeti tutacaklarını, o binayı sanata tahsis edip "Demir Ural Galerisi" adıyla açacaklarını sanıyordum..
İki gün sonra "Demir Ural" plaketinin önünde koca bir levha gördüm..
"Tümüyle satılık/ Kiralık apartman" diye..
Doymamışlardı..
Bir daha o binanın önünden geçmedim. Bir daha o akrabaların adını da anmadım..