Okur, Ahmet Kılınç'dan gelen emaili naklediyorum.
"Deniz Seki'nin oy çokluğuyla mahkum olması ile ilgili yazınızı yeni okuyabildim. Ben avukatım ve hukuk kültürünüz ve mantığınız bir çok hukukçudan daha üstün. (Bu satırları çıkarmadım. Çünkü Hukuk, mütevazi olmadığım konulardan biridir.)
Tüm dünya da, önemli davaların sonucu bir kişinin vicdanına yüklenmesin diye yargılamanın birden çok kişiyle yapılması düşünülmüştür.
Bulunduğumuz batı sisteminde iki ekol vardır.
Anglo-Amerikan sistemi jüri, Kara Avrupası sistemi ise heyet düzenine dayanır. Türk sistemi heyet düzenini benimsemiştir.
Ancak bizde başta ceza yargılaması olmak üzere bir sorun vardır. Kişiye ceza verilmesi için her türlü şüpheden uzak, kesin olarak suçu o kişinin işlediğinin ispatlanması gereklidir. Siz de söylediniz. Bu 'Şüpheden sanık yararlanır' ilkesidir. Bu nedenle dışarıda, mahkumiyet için oy birliği aranır. İster jüri, ister heyet olsun; bir üyenin bile karşı oyu varsa mahkumiyet hükmü verilmez. Ama bizde oy çokluğu ile müebbet yersiniz.
Yararlanmanız gereken o şüphe iki satırlık bir muhalefet şerhi olarak tozlu raflara gider.
(Benim notum.. Şu anda İstanbul'da oyun olarak sahneleniyor. 12 Öfkeli Adam'da bir tek jüri üyesinin "Hayır" demesi, feci bir adli hatayı önlüyordu. Henry Fonda o rolde harikalar yaratmıştı.)