Bu halkın oyları ile doğrudan iş başına gelen, ya da bu halkın oyları ile seçilenlerin Ankara'dan atadıkları, maaşlarını ve onları kasım kasım kasındıran forslarını bu halktan alan "Seçilmiş, ya da atanmış" İstanbul Sahiplerinin yüzleri kızarana dek yazmaya devam edeceğim.
Bıkmadan.. Usanmadan.. Onlar makamlarında, bu kenti ve insanını zerre umursamadan oturmaktan bıkmıyorlar..
Ben yazmaktan mı bıkacağım..
"Bu kentin sahibi yok" diyorum, yıllardır.
Var mı?.
Varsa, o zaman niye, nerdeyse iki yıldır, hem makam, hatta isim vererek sorduğum soruya hala kimseler yanıt vermedi.. "Zorlu Center, İstanbul trafiğinin zaten felç, en kritik bölgesine bir hançer gibi saplandı. Tam da köprü başına, bir orta boy Anadolu kasabasını lök diye oturttular. Verilen inşaat izninin iki misline yakın kullanılan alan yapıldığı, inşaatın nerdeyse yarısının kaçak olduğu iddiaları bir yana.. Oraya, hem o devasa iş merkezi, hem AVM, hem de her gece ayni saatlerde binlerce arabayı oraya toplayacak bir yoğunluk merkezi, eğlence salonu yapılmasına kim nasıl izin verdi, bilinmez.
Bildiğimiz.. Zorlu Center'in temeli atılır atılmaz, 1972'den beri İstanbulluları köprüye taşıyan Zincirlikuyu çıkışı kapatıldı.
Köprü ile birlikte bağlantı yolu olarak inşa edilen o yol, Zorlu inşaatından hafriyat ve Zorlu inşaatına malzeme taşıyan kamyonlara tahsis edildi.
Köprü çıkışı üçten ikiye inince, trafik, Beşiktaş'tan gelenler için Balmumcu, Etiler- Levent yönünden gelenler için de Zincirlikuyu çıkışlarına sıkıştı.
İki tarafta da felaket yığılmalar başladı. Ama Zorlu inşaatı rahat rahat yürüdü.
İnşaat bitti, Zorlu açıldı. Ama köprü yolu açılmadı. Ayni yol bu defa Zorlu AVM, Zorlu Kültür Merkezi ve Zorlu İş Merkezi'ne gidip gelenlere tahsis edildi.
İstanbul halkı yollarda sürünmeye devam edebilirdi. Yeter ki Zorlu kazansın..
İki şey yaptım.
Bir.. Tek başıma Zorlu'ya eylem koydum.
"Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış" örneği olsa bile.. Protesto ille de bir yere giderek, orada toplanarak yapılmaz. Gitmeyerek, orayı boş bırakarak da yapabilirsiniz. Zorlu Kültür Merkezi'ne daha önce Londra New York'a gidip izlemek için küçük birer servet ödediğim şovlar geldi. İçim kan ağlayarak adım atmadım. Atmayacağım da.. Ne işe yarar?.
Şu işe yarar.. Bir İstanbullu olarak vicdanım rahat. Eleştirme hakkımı koruyorum.. Ve işte eleştiriyorum. Dün gece Zorlu'da eğlenseydim, bugün bu yazıyı yazma hakkım olmazdı.
İki.. İşte asıl burası önemli..
1972'den beri Avrupa Yakasından Köprüye gidenlere hizmet eden o yolu, Karayolları Genel Müdürlüğü açmıştı. Onlar işletiyorlardı. Yol İstanbul Belediyesi sınırları içindeydi.
Ana kent Belediyesi'nin sorumluluğu altındaydı. İstanbul trafiğinin önemli arterlerinden biriydi. İstanbul trafiğinden de İstanbul Valisi sorumluydu.
Sordum.. "Bu yolu hanginiz kapadınız?."
Çıt yok..
Bir daha sordum.
Makam adı sayarak.. "Ey Vali, Ey Belediye Başkanı, Ey Karayolları Genel Müdürü?. Hanginiz kapadınız, bir ses verin..
Gene çıt çıkmadı..
Bu defa hazretlerin adlarını da yazdım. "İstanbul Valisi Çapkın, Belediye Başkanı Topbaş, Karayolları Genel Müdürü Turhan, kapatma emrini siz mi verdiniz" dedim.. Ne "Ben vermedim" ne de "Ben verdim" demeye yürekleri yetmedi hiçbirinin.
Bunun üzerine İstanbul'a valilik de yapmış zamanın İçişleri Bakanı Muammer Güler'e açık mektup yazdım..
"Siz öğrenip açıklayın lütfen Sayın Bakanım" diye.. 9 Kasım 2013'te.. Yani tam bir yıl evvel.. Ondan da ses çıkmadı..
Yani halkın yolunu kesen Deli Dumrul kimdir, şu ana kadar bilen yok.. O yolu kesme durumunda olanların "Ben kesmedim" deme yürekleri bile yok..
Valiler değişti. Emniyet Müdürleri değişti o tarihten beri.. Ama biz hala Dede Korkut özentisinin kim olduğunu öğrenemedik.
Bu mudur, sahipli İstanbul?.
Yarın bir örnek daha vereceğim!.
Daha kaç bir örnek var, hep biliyorsunuz İstanbullular zaten!..