Dilek dediğim, Dilek Aypar..
Tanımazsınız, boşuna kafanızı yormayın.
Sıradan bir vatandaş.. tı..
Artık değil.. Öldü.. 22 yaşında öldü.. Daha doğrusu öldürüldü..
Katili mi?.
Say say bitmez.. Polis raporlarında Durmuş G. yazıyor ama o sadece infazcı.
Tetiği çeken.. Dilek'in katil listesi oldukça, ama oldukça uzun..
Listenin başına Efkan Ala yazabilirsiniz mesela..
İçişleri Bakanı.. Ve de ondan evvelki tüm bakanlar.. Bekir Bozdağ yazabilirsiniz, Adalet Bakanı.. Ve ondan önceki tüm bakanlar..
..Ve gazete Genel Yayın Müdürlerinin tümünü yazabilirsiniz, biz köşe yazarlarının tam listesi ile birlikte..
Çok uzun bir liste olur ama sonuna, Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nu eklemeyi unutmayın..
Danıştay Açılış töreninde, Van'daki konteyner kente kadar lafı uzattıkça uzattığı halde, üzerine en vazife olan konulardan, yani yasalarımızdaki eksik ve yanlışlardan, hukukumuzdaki hatalı uygulamalardan söz etmediği için..
Gazetelerin iç sayfalarında kaybolup giden haberi fark edip yazan tek kişi Kelebek ekinde Cengiz Semercioğlu oldu.
Ana gazetelerde sütunlar dolusu yazanlar, vatanı kurtarmakla meşgul oldukları için -Aslında en kolay iştir, masa başına oturur, söversiniz- böyle küçük meseleleri, eklerde, magazin ağırlıklı köşeleri olanlar ele alırlar.
Dilek Aypar, sabah erkek arkadaşı ile Küçükçekmece Parkı'nda kahvaltı etmiş.
Sonra tartışma çıkmış aralarında. Adam Dilek'i arabasından alıp geldiği pompalı tüfekle göğsünden vurmuş. Polisler haber almışlar. Olay yerine sağlık ekipleri ile gelmişler.
Adam tüfeği çenesine dayayıp kimseyi yaklaştırmamış..
Manzara şu.. Polis ve sağlık ekipleri bakıyor. İlerde bir bankın üzerinde oturur durumda Dilek kan kaybediyor.
Polis şefi, adamı ikna etmeye çalışıyor.. Adam ne zaman sonra ikna oluyor ve sağlıkçının gelmesine izin veriyor.
Yahu adam sevgilisini vurmuş. Kadının can çekişmesini seyretmiş, ne yapacağı belli değil. Onun yanına bir de korumasız sağlık memuru gönderilir mi?. Onu da vursa.. Onu da rehin alsa.. (Cengiz soruyor bu soruları..) Sonunda teslim olmaya da ikna ediyor polis şefi adamı ama, ne fayda..
Dilek kan kaybından gidiyor..
Yani "Olur böyle vakalar.. Türk polisi, katili kurtarıp, mağduru öldürür!.."
Olay aynen bu..
Bu da, polisi suçlamanız mümkün mü?.
Siz olsanız farklı davranır mıydınız?.
Bakın Amerika'da olsa bu vaka, polis uzaktan "Silahını bırak, yere yat" diye bağırır ve bir saniye mühlet verirdi. Sonra da adamı uçurur, kızı kurtarırdı. Hakkında soruşturma bile açılmaz, adı gazete ve televizyonlarda "Kahraman" diye geçerdi.
Çünkü Amerika'da yasalar öyle..
Bizdeki ise rezillik..
Seneler evvel, polis iki metreden bakarken, adam karısını tam 52 (Elli iki) kez bıçaklamadı mı?. Polis müdahale etmedi. Etse başına geleceği biliyordu.
Mevcut yasalara göre sürüm sürüm sürünürdü.
Oysa ayni yasalar, cinayeti seyretmeye ceza vermiyordu.
Olaydan ders alıp yasaları düzelttik mi?. Polis Vazife ve Salahiyetleri Yasası'nda açık ve net değişiklikler yapabildik mi?.
O 52 bıçaklamanın ardından medya ayağa kalksa, "Böyle rezillik olmaz" diye bastırsaydı.. İçişleri Bakanı "Benim polisimi aciz ve vicdani suçlu yapan bu yasalar derhal değişmeli" deseydi, Adalet Bakanı, o değişiklikleri yapsaydı, Dilek bugün hayatta olacaktı.