Necmi Ağabey'in (Tanyolaç) ardından en güzel yazılardan birini Öcal ağabeyim yazmış "Artık öksüzüz" başlığıyla. Necmi Ağabey, yıllarca onun şefiydi, Tercüman'da çünkü..
Spor yazarlığına başladığımızda M. Ali Ağabey'in bize ilk öğrettiği "Objektiflik" olmuştu. Hepimiz bir takımı tutuyorduk fena halde. Tarafsız olamazdık ama, objektif olmalıydık. İkincisi, basın tribünü kutsal yerdi. Stadın ortasında, herkesin gözünün önündeydi. Orada maçı, kılımızı kıpırdatmadan, rengimizi asla belli etmeden izlemeliydik ki, okur önünde saygınlığımızı muhafaza edelim.
Bu terbiyeyle yetişen ben, 20 sene sonra, 80'li yıllarda, hem de Cumhuriyet'te yazarken, İstanbul'da basın tribününe sarı kırmızı kaşkolle gidince, ortaya bomba düşmüş gibi oldu.
Köşemde gerekçemi açıkladım..
"Bab-ı Ali'de, kulüplerin kongre üyeleri var, geçin sempatizanı.. Bunlar spor sayfalarında okurun karşısına 'Tarafsız' kisvesiyle çıkıyor.
Millet onların fanatik yazılarını, tarafsızmış gibi okuyor ve kandırılıyor. Bu oyuna son. İşte ben, rengimi açıkladım. Hadi sizler de açıklayın.."
Bir linç kampanyası başladı. "Spor yazarının rengi olur mu" sloganına sığınarak.
Öcal Ağbimin yazısından şimdi öğreniyorum.. Bir TSYD (Bizim dernek) toplantısında ağabeyime aynen şöyle demiş, Necmi Ağabey..
"Ben dahil herkes çok kızdı.. Söylendik, yazdık, çizdik, Hıncal'a. Kerata 'Sobe' dedi ve saklambaç oyununu bitirdi. Ne dersek diyelim, ne yazarsak yazalım, artık 'Tarafsızız' diye saklanma dönemi kapandı."