Hangi Süper!.. Döper bile değildi, Galatasaray.. Beş benzemez.. Yani bu kadar kötü oynayıp da kupa alınıyorsa bu ülkede, bizim futbol da on para etmez..
10 kişilik rakip önünde tel tel dökülmenin, hele son 15 dakikada tam bir acz içinde mahalle futbolundan beter olmanın, panikle topu tepiklemenin adı "Futbol" oluyorsa, ben bir şey bilmiyorum..
Bakın, Fener, Galatasaray'ı ayni durumda yakalasa, bir altı daha atardı..
Galatasaray, tam 57 dakika 10 kişi oynamış rakip, hem de 120 dakikaya uzamış maçın yarısını 10 kişi oynamak, yani iki misli koşmak zorunda kalan rakip önünde nasıl zavallı, nasıl acınacak, nasıl utanacak hallere düştü, gözlerime inanamadım.
Fener, kalecisini santrada oynatıyor, o kadar riskleri almış, Galatasaray santrayı geçemiyor. Fener'in gollerini Muslera, birini de direk önlüyor.. O direk içeri girse, Fener devamını getirip maçı alacak, durum o kadar belli..
Yani koca Galatasaray, Fener'in adından bu kadar korkuyorsa (Ki korktuğunu gösterdi) nasıl "Koca" oluyor o zaman?.
Maçın güzel yanı finaliydi. Emre'yi bu defa yanaklarından sevgiyle öperim. İki gün evvelinden başlayarak, o eski günlerdeki "Ezeli rakip, ebedi dost" havasını yaratan kaptan oldu. Maç sonunda da başta o tüm, Fener camiası harikaydı.. Seyirciler dahil.. Fatih Terim'e sarılıp resim çektiren Fenerli seyirciler vardı, maçı yayınlayan yönetmenin ve anlatanların farkına varmadığı.. Bizim kanal ne yazık ki, yıllardır özlenen o dakikaların hakkını veremedi.. En güzel anları palavralarla geçirdi. Kızmasın dostlarım. Maç boyu yaptığı tek olumlu iş attığı kafa golü olan Drogba'yı tam bir "Skor" yazarı havasında yere göğe koyamazken, Fener kalecisi Mert'in "En Değerli Oyuncu" kupasını aldığını dahi fark edemediler..
Günün tek ayıbı, Aziz Yıldırım'ın tribünden kaçmasıydı.. Zaten "Onun Fener'in başında olması ayıp" diyorsanız, bir şey diyemem!..