Rakamlar bizim değil. Yani "Türkün Türke reklamı" türünden şişirilmiş, abartılmış bir istatistikten söz etmiyorum.. Açıklamayı yapan Birleşmiş Milletler Turizm örgütü..
Türkiye'ye bir yılda gelen turist sayısı 35 milyon.. Dünyada altıncıyız bu bakımdan. Önümüzde sırasıyla Fransa, ABD, Çin, İspanya ve İtalya var.
Dünyanın en popüler kenti Bangkok. Onu Londra, Paris, Singapur, New York izliyor. İstanbul altıncı sırada..
Güzel değil mi?.
Güzel olmayan şey..
Gene Birleşmiş Milletler rakamlarına göre, turistler kişi başı, ABD'de 1884 dolar harcarken (İngiltere ve Almanya da o civarda), Türkiye'ye bıraktıkları yarısı gibi.. 719 dolar..
Neden?.
1957 yılından beri, gazeteci olarak bu işin içindeyim. 1957'den beri, her türlü 'hükümet gördüm. Tek parti, koalisyon, teknokrat, asker güdümlü, aklınıza ne gelirse..
Bugüne kadar turizm politikası olan bir lidere rastladım. Turgut Özal..
1976 yılında, Türkiye sahillerinde iki tatil köyü vardı. Kemer'de İtalyan Tatil Köyü Waltur.. Foça'da Türk müşteri kabul etmeyen Fransız Tatil Köyü Clup Mediterranee..
Bugün Akdeniz ve Ege sahillerinde nerdeyse boş yer yoksa, mucizeyi borçlu olduğumuz adam Özal'dır.. Müthiş teşvik ve desteklerle kolları sıvadı. Bürokratlarına "Bürokrasiyi yok edin, islim arkadan gelsin" dedi hatta..
O hızla yapıldı her şey.. Sadece oteller ve tatil köyleri değil.. Otobanlar ve bölünmüş yollar da planlandı.
Özal'ın Belediye Başkanı Bedrettin Dalan da, Sirkeci ve Tepebaşı'na hapsolmuş, Hilton'dan başka düzgün oteli olmayan İstanbul'a de luxe oteller kurmaya başladı..
Özal'dan sonra, Turizm Politikasıyla ilgili tek lafı, Necmettin Erbakan'dan duyduk.. "Turist döviz getirir, ama ahlak götürür.."
AKP İktidarı yol konusunda çok önemli hamleler yaptı. Otobanlar arttı. Bölünmüş yollar katlandı.
Özellikle turistik yörelerde trafik hızlandı ve rahatladı. İşin Bayındırlık yanı çok iyi gitti.. İyi gitmeyen..
Başından beri bu ülkede bir Turizm Bakanı olmadı. Ülke turizmine sahip çıkacak, Turizm Politikasını belirleyecek bir bakanımız olmadı..
Antalya'nın gördüğüm en iyi Belediye Başkanlarından Menderes Türel, milletvekili olduğu zaman, "İşte Turizm Bakanımız geliyor" demiştim içimden.. Ama Türel'e kabinede değil, partide görev verildi, ne yazık ki..
Geçen hafta sonu Antalya'daydım.. Çok önemli insanlarla sohbetler ettim..
Durum şu..
Gezi olayları, turizme önemli bir darbe vurmuş.. Bilinen bir şey var.. Tur şirketleri ve yabancı seyahat acenteleri bir ülkede "Tık" oldu mu, hemen şantaj yaparlar.. "İnsanlar korktu gelmek istemiyor. Fiyatları indir."
Gene öyle olmuş aynen.. Peki, bu durumda ne yapılacak?.
Turizm Bakanı ortaya çıkacak. Önde gelen otelcileri toplayacak. Ortak bir karar alınacak ve uygulanacak..
Hani nerde?. Bu ülkede Turizm Bakanının varlığını bilen var mı?. Antalya, Çeşme, Bodrum Caddelerinde yürüyün. Karşınıza çıkan 10 kişiye "Turizm Bakanı kim" deyin. 3 kişi bilsin..
Peki tüm bu kriz sürerken, Turizm Bakanını bir televizyonda, bir gazetenin manşetinde gördünüz mü?. Tek kelime ettiğini duydunuz mu?.
Herkes krize kendi kafasından çözüm bulmuş, çaresizlikte..
Biri demiş ki "Ben tek kuruş indirmem. Şantaja boyun eğmem.. Bu yıl az gelsin ne yapalım. Ama turcuları şantaja alıştırmam.."
Biri demiş ki, "Aman batıyorum. Yüzde 50 indirim.."
Yüzde 25'le çalışanlar var, kapıyı açık tutmak için, iyi mi?.
Sebep?.
Turizm Politikamız yok..
35 milyon turistten 719'ar lira yerine, İtalyan, İspanyollar gibi, kişi başı 1250 dolar almayı başarsak, ülke gelirimiz iki misli artacak.
Yapamıyoruz, yapmayı da düşünmüyoruz..
Çünkü turizm politikamız yok..
Bu konuya devam edeceğim..