Gecenin ilerlemiş saatiydi, Alp (Yalman) aradığında.. "Bavuluna iki parça eşya koy, gelip seni alıyorum" diye..
"Nereye Başkan" dedim..
"Mısır'a" dedi..
"Nerden çıktı" dedim..
"Esti" dedi. Bir uçak kiralamış. Minik bir dost gurubu..
"Yahu vizem bile yok?."
"Sorun değil, hava alanında 20 liraya alırız.." (O zaman öyleydi. Geçen hafta yeni Mısır hükümeti bu hakkımızı iptal etti.)
Gittik.. Kahire'ye, piramitlere değil, Luxor'a.. Asıl muhteşem Mısır'a..
Luxor Sheraton'a indik.. Muhteşem bir bahçe içinde, muhteşem bir otel Nil kenarında..
Ama Mısırlıların yaklaşması bile yasak.. Abdullah anlattı.
Abdullah liseli bir öğrenci. Hava alanında sağa sola koşuştururken, dil sorunumuz çıktı. Bu delikanlı oralarda dolanıyor.. "Ben yardım edeyim" dedi.. Bir kaç kuruş bahşiş peşinde.. Orda kaldığımız üç günde öğrendik ki, büyük bir çoğunluğun derdi, umudu bahşiş.. "Tuvalet nerde" diyorsun.. Gösteriyor..
Avcunu açıyor "Bahşiş, bahşiş" diye..
Abdullah çok şirin bir çocuk. Alp "İşin var mı" dedi.. "Yok.. Ben lisedeyim. Okul şimdi tatil.." "O zaman üç gün bizimlesin" dedi Alp.. "Bize hem kılavuzluk yaparsın, hem de tercümanlık."
Nasıl sevinerek kabul etti..
Yanımızdan ayrılmıyor.. Program yapıyor, en görülecek yerlere götürüyor..
Anlatıyor..
Nasıl aşık oldum, Mısır'a.. Ve nasıl şaşkınlıklar içine düştüm.. Bir yandan geziyoruz, Luxor, Karnak Mabedleri..
Firavunlar Vadisi.. Anıt Kabir Mimarisine ilham veren Hatşepsut Tapınağı..
Luxor'da gördüklerim, akıllara seza.. O devrin olanaklarıyla.. Tam Van Daniken'in yazdıkları.. Başka dünyalardan birileri gelmiş sanki.. Akıllara seza bir mimari.. Akıllara seza bir taş işçiliği..
Heykeller, kabartmalar, dikilitaşlar..
Bir İngilizce kitap buldum, Mısır tarihi uygarlığı üzerine..
Bir yandan da onu okuyorum..
Yani hani hep okuruz ya, uygarlık Antik Yunan'da başladı, diye.. Hikaye..
Mısır uygarlığı, Yunan'dan asırlar önce başlamış.. Mısır Orta Doğu'nun en ileri, en zengin ülkesi.. Harika ticaret gemileri ile Akdeniz'i Mısır gölü yaparken, Yunan'a da bildiklerini götürmüşler.. İşin temeli Mısır..
Yani zenginliğin ve uygarlığın temeli..
Peki, bugünkü halin sebebi ne?. "Bugünkü hal" derken bir minik örnek vereyim..
Abdullah o sabah bizi Firavunlar Vadisi'ne götürdü.. Pek çok firavunun mezarı orda. Adı ordan geliyor.. Bütün sabah o sıcak havada saatlerce dolaştık. Bir şey yiyip içemiyoruz. Gözümüzü korkutmuşlar.
Sokaktaki sular tehlikeli.. Yiyecekler de..
O açlıkla öğleden sonra 2 falan, otele döndük ki, bahçede bir uzun mangal kurulmuş..
Yanında her çeşit et..
Pirzolalar, köfteler, her çeşit steak, yani biftekler..
Tibonelar, sirloinler..
Yani bifteklerin en pahalıları.
Babam "Açken alışveriş yapma" derdi, rahmetli..
Bir etler seçmişiz..
Oturduk altı kişi masaya.. Otele, rica, minnet, yalvar yakar soktuğumuz Abdullah dahil.. Bir et yığını geldi, Allah sizi inandırsın, bir ordu doyar..
Zaten etleri beklerken, mezelere ve salatalara dalmışız.. Midenin dörtte üçü dolmuş.. "Kim yiyecek bu kadar eti yahu" dedim, gayri ihtiyari..
Abdullah fısıldar gibi cevap verdi, geri göndereceğiz korkusuyla.. "Ben yerim efendim.."
Birer küçük parça aldık.. Dağın dörtte üçü orda duruyor..
Yarım saat sonra masadaki sessizliği fark ettim.. Biz Türkiye'den gelen beş kişi, yemeyi, içmeyi konuşmayı kesmişiz, Abdullah'ı seyrediyoruz..
O minnacık adamın, tek kelime etmeden o et dağını silip süpürüşünü..
Bitirdi.. O zaman, herkesin kendisini seyrettiğini fark etti..
"Bu kadar et, bizim eve bir sene girmez" dedi..
Zorla evine davet etti bizi, çay ikram için.. Başka şey ikram edecek hali yoktu.
Dede, nine dahil 10 kişi bir gece kondu onun yanında saray gibi kalır, sazlardan bir salaşta yaşıyorlardı..
10 kişi, biz aç gözlülerin bir öğünde masaya koyduğu eti, bir yılda yemeyi geç, görmezmişler bile..
Sefaleti düşünebiliyor musunuz?.
Dünyanın ilk, en büyük, en zengin uygarlığını, uzaydan gelmiş gibi kur, sonra bu sefil hallere düş..
Mısır'ın kaderine bakar mısınız?.
Niye peki?..
Siz düşünedurun ben, yarın devam ederim!..