Kemal Kılıçdaroğlu'nun M. Ali Birand'ın cenazesinde bir buçuk saattir sırada bekleyenleri atlayarak, son anda en öne gelmesini hem de çok sert eleştirdim ya.. Genelde kabul gördü.. Bu imtiyazlılardan hemen herkes şikayetçi çünkü..
Bazı okurlar da ayni sertlikte beni eleştirdiler..
"Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar da sıraya girmiyor.. Onları da böyle eleştiriyor musun?."
Böyle diyenler, yazıları herhalde çok yüzeysel okuyorlar. "Bu adam ne diyor, ne demek istiyor" diye düşünmeden kaleme sarılıyorlar..
Yani ya, klavyenin başına geçiyorlar..
Ben, en başından, bu sisteme karşı olduğumu hep yazdım. İşin çığırından çıkması, Cevdet Sunay'ın Cumhurbaşkanlığı ile başladı. Sunay, Köşk'ten çıkma kararı aldığı zaman, (Yola çıktığı zaman değil) Köşk'le gideceği yer neresi ise oraya kadar giden bütün yollar boşaltılır, o yollara açılan yollar da kesilirdi.
Biz Ankaralılar bekle Allah beklerdik.
Hürriyet'ti galiba "Savulun Sunay geliyor" diye manşet atan..
Ondan sonra, artarak gitti.
Başbakanın İstanbul'a her gelişinde, hava alanından gideceği yere kadar her beş metreye bir polis dikildiğini, yolların hem de nasıl kesildiğini, trafiğin nasıl allak bullak olduğunu en az kırk defa yazdım.
Şimdi böyle bir ortamda "Ana Muhalefet Lideri"nden ne beklersiniz?. "Ben gelince, bu işler düzelecek!.."
Hayır.. O da tıpkısının aynisi..
O zaman oyumu niye ona vereceğim, neyi, niye değiştireceğim, söyler misiniz?.
Gelen mektuplardan ikisini size aynen nakletmek istedim. Biri içerden, biri dışardan..