Mehmet Barlas'la, Ertuğrul Özkök arasındaki atışmayı izlemediyseniz geçen hafta çok şey kaçırdınız..
İki kültürlü, iki Türkçeyi iyi bilen ve nüanslarını çok iyi kullanan, iki mizah duyusu olan, hepsinden önemlisi, fikirleri ayrı diye birbirinden nefret etmeyen, ötekinin kellesini istemeyen iki usta, okuyanlara keyif veren bir tartışmanın nasıl yapılacağını sövmeyi marifet sananlara da gösterdiler..
Bu ülkenin eski ve hem de nasıl devrimci solcu kalemleri giderek liberalleştikçe, demokratik hamleler yapacağını açıklayan, açıklamakla da kalmayıp önemli adımlar atan başbakana en büyük desteği verirken, son zamanlarda sözleşmiş gibi hızlı bir dönüşle, ağır eleştiriler yapmaya başlamışlardı.
Burada bir parantez açmak istiyorum..
Sayın Başbakan, bizim A ve B dediğimiz sosyal ve ekonomik çevrelerde fevkalade etkili, en önemli gazetelerde köşeleri devamlı izlenen destekçilerinin son zamanlarda nasıl bir muhalefete başladıklarının herhalde farkındadır..
Bu hızlı ve sert dönüşün sebebini rahatlıkla tartışabileceği yakın dostları var mı acaba?.
Liderlerin en ihtiyacı olan şey bu.. Hiç bir beklentisi olmayan dost..
Makam beklemeyecek.. Bakanlık, milletvekilliği, Belediye Başkanlığı, ya da herhangi bir ikbal..
Maddi beklentisi olmayacak.. İhale.. İzin, falan filan..
Yani "Dostluk" dışında tek hesabı olmayan dost o kadar önemli ki, lider için.. O acı söyler işte.. Acı söylemekle kaybedeceği hiç bir şey olmayacağından.
Atatürk, bu dostlar sofrasını geceleri Köşk'te kurardı. Sofra başındaki devlet resmiyeti dışına çıkılsın, dostça herkes her şeyi söylesin.. O masada alkol alınmasının da sebebi vardı bana sorarsanız.. Tüm çekingenlik duvarları yıkılsın kalksın, herkes içindekini dökmek için rahatlasın diye..
Neyse.. Bu ayrı, başlı başına bir konu.. Biz sadede dönelim.
En büyük destekçiyken hızlı muhalefete dönenler arasında başı çekenlerin başında da Hasan Cemal geliyordu.
Hasan, giderek ağırlaşan eleştiri yazılarından birini "Uzatırsam sertleşeceğimden korktuğum için burda kesiyorum" gibisinden bitirince, Özkök/ Barlas atışması renklendi.
Dedim ya, Türkçeyi ve nüanslarını bilen ve bunları mizah duyusu içinde ölçülü kullanmayı başaranları okumak keyifli oluyor..
"Sertleşme" sözcüğünün kolayca tahmin ettiğiniz öteki anlamına da atıflar yaparak, birbirlerini taşlamaları, inanın hoş bir siyasal mizah, daha da hoş, polemik örneği oldu.. İyi yazdılar. Tadında da bıraktılar..
Keşke bunu hepimiz başarabilsek!..