Bir yanda, daha Şampiyonlar Ligi'ne katılımı bile belli olmadan taraftarı coşturan, moralleri zirvede tutan Fenerbahçe.. Dışardan Kuyt, içerden Hasan Ali gibi iki çarpıcı transferle sezona şölenlerle girdi bile.. Öte yanda, Şampiyonlar Ligi'nde oynayacağı halde daha kulüp içi transferi bile bitiremeyen, dış transfer diye sadece "Palavra" üreten, iç transferde ise tam hezimete uğrayan Galatasaray!..
Şu Amrabat fiyaskosuna bakar mısınız?.. Yahu zaten kaç paralık adam bu da, böyle büyütüp bulunmaz Bursa Kumaşı yapıyorsunuz.. Sonra kendi yarattığınız hayaletin önünde ezilip "15 milyon Euro etmez" diye kaçıyorsunuz.. Yahu 15 lira eder miydi, siz böyle aptalca devreye girmeseniz, her şeyi yüzünüze gözünüze bulaştırmasaydınız?.
Fener iş bitiriyor.. Siz işi piç ediyorsunuz.. Farka bakar mısınız?.
"Ben başkan oldukça, Kayseri'den adam da almayız, adam da satmayız!.."
Türk sporunun yeni palavrası bu.. "Ben Başkan oldukça.."
İnsanın "İnşallah olmazsın.." diyesi geliyor.. Ünal Aysal'ın görevi kendi beceriksizliklerini, yeni düşmanlıklara çevirmek mi?. Al sana, Galatasaray- Kayseri düşmanlığı..
Galatasaray Başkanı, kulübün üzerine durup dururken gölgeler düşüren, polislik mahkemelik yapan, tüm taraftarın nefret ettiği, Bülent Tulun nam zatı, Fatih Terim'e karşı yanında silah olsun diye bulundurmaktan vazgeçmedikçe, bu gizli savaş, bu bölünmüşlük sürdükçe, Galatasaray'dan ne köy olur ne kasaba..
Palavra "Birlik beraberlik" açıklamaları kimseyi kandırmıyor. Güneş balçıkla sıvanmıyor..
Adnan Polat, Adnan Sezgin'e niye mahkumdu öğrenemedim.. Şimdi de Aysal, Tulun'a mahkum sanki..
Nedir bu Galatasaray'ın kör talihi?.