Seyircilerden bir adam tiyatro sahnesine fırladı. Öyle iriydi ki, sahnedeki artist genç kızla karşı karşıya geldiğinde King Kong filmi canlanmıştı sanki.
Adam, "- Seni ... bilmem ne..." diye bağırdı. Kızcağız çığlık çığlığa sahne arkasına koştu. Beyfendi de (!) peşinde. Derken bir başka seyirci (!) sahneye çıktı. Parmağını salondakilere kılıç gibi uzattı:
"Okumuş ne kadder gravatlı vassa, ne kadder mötü başı açık garı vassa kafası koparılmadıktan kelli melmeket kurtulmaz!"
Söylevden sonra o da sahne arkasına daldı. Onu beş altı kişi daha izledi.
19 Mayıs 1964'te yaşanan bu olay neydi?
Brecht'in "Sezuanın İyi İnsanı" oyunu Şehir Tiyatrolarında sahneleniyordu. Eser bazı çevrelerden tepki almaktaydı.
Kovalanan genç kız Ayla Algan'dı. Amerika'da Sahne Sanatları Okulunu bitirip dönmüştü. Dünya çapındaki oyuncu Ayla Algan'ı kovalayan ise, ünlü anti-komünist Darendelioğlu idi.
Bu sırada acı ama komik bir olay yaşandı. Ertuğrul Bilda, oyundaki üç fantastik tanrıdan birini yalınayak oynuyordu. Oyun tehditler almaya başlayınca her akşam ayakkabılarını sahnenin kenarına koyar, "Saldırı olursa kaçmak kolay olur" derdi. O gece "baskın" gerçekleşmişti. Karşısına dikilen adamlar,
"-Lan bu işte!" diye bağırdılar,
"Tanrısın ha?
Tövbe tövbe!"
Ertuğrul Bilda tiyatronun küçük penceresinden kaçmaya çalıştı ama sığmadı. Ve kargaşada bir tek taş atıldı, o taş da onun kafasını buldu.
Oyuncular linç korkusu yaşarken güvenlik güçleri yetişti saldırganları götürdüler.
Sıkıyönetim oyunu durdurdu. Halk tepki gösterince oyunu bilirkişinin izlemesine karar verildi. İstanbul Sıkıyönetim Kumandanlığı bir kurul görevlendirdi.
Kurul şöyleydi: 6 yargıç subay, bir albay, Prof. Sulhi Dönmezer, Prof. Cemal Tükin, Doç. Ayhan Önder, Savcı Oğuz Barutoğlu ve Belediye Başkan Vekili Kadri İlkay.
Oyunu izleyen bilirkişi, bir sözü kaldırmak şartıyla oyuna izin verdi. Yeniden açılışı Ayla Algan şöyle anlatıyor:
"Alkışlarla oyuna başladığımızda yine yüreğimiz ağzımıza geldi. Sahneye minik paketler atılıyordu. Biz -Eyvah, bomba!-derken, bunların şeker olduğunu gördük. Halk sevgisini gösteriyordu."
Sansür edilen cümle, Sezuanın İyi İnsanı'nın bir repliğiydi:
"Sağ kolumu kırdım, sol kolumla iş yapıyorum!."