"Hıncal ağbi, inanamıyorum" dedi Serpil.. İnanamadığı mı ne?.. Kızkardeşim, bana benzer.. Yurt dışında bir yere gittik mi, hemen kentin sanat programına bakarız.. "Gidilmesi, görülmesi gereken neler var, bilelim ki, programı ona göre yapalım.."
Hissettiklerimizi anlatmak zor.. Sophie'nin Seçimi gibi.. Hangisine kıyacaksın.. Vakit yok.. Gördüklerimizin mutluluğu, ama kaçırdıklarımızın hüznü ile döneriz memlekete.. Ve de hayıflanarak..
"Biz niye böyle değiliz?."
Olduk bile.. İstanbul, bırakın bir kaç gün için dışardan gelenleri, içinde yaşayanların bile yetişemeyeceği bir tempoya büründü.
"Ol mahiler ki, derya içredir, deryayı bilmezler" demiş şair.. Biz öyle içindeyiz ki gözümüzü açan New York Times'taki yazı oldu..
"İstanbul'daki Kültür sanat patlaması"nı anlatıyordu, Amerika'nın en saygın gazetesi..
O zaman düşündüm.. O zaman, sinema, tiyatro, konser, sergi birinden öbürüne koşarken önümü kesip "Hıncal Bey bu kadar şeye nasıl yetişiyorsunuz" diyenlere verdiğim yanıtın anlamını o zaman düşündüm.. "Yetişemiyorum ki.."
Çarşamba akşamı muhteşem bir Fazıl konseri için, Albert Long Hall'deki Boğaziçi Konserini kaçırdım mesela.. Tiyatrolarda harikalar var.. Yetişemiyorum mesela.. Mesela Rosenbergleri bir daha görmek isterdim.. Antigone'yi, Canlı Yayın'ı da.. Hani vakit?. Sırada hiç görülmeyenler varken hele..
Serpil, merakta benden öte.. O gitmese de dünyada "Neler oluyor"un peşinde..
İnternette dolaşıyor durmadan.. Londra'da ne var?. New York'ta?.. Paris, Berlin, Moskova'da.. Bunlar dünyanın kültür sanat merkezleri ya..
"İnanamıyorum" dediği o..
İstanbul bunların hepsini sollamış sunduklarıyla, son zamanlarda..
Hem de nasıl sollamış?.. Doğru dürüst bir Kültür Merkezi, orkestra çukurlu bir salonu olmadan.. Emektar CRR'nin yanına bir ikinci konser salonunu yıllardır koyamadan..
En güzel müzeleri, sergileri, liman devirlerinden kalma antrepolarda açarak..
Neyse.. Demem o değil..
İstanbul'da iki unutulmaz sergi var. Biri Sakıp Ağa'mın bu ülkeye mirası Sabancı Müzesi'ndeki Rembradt ve Çağdaşları.. Öteki, Galata Limanındaki antrepodaki, efsaneye dönüşen Van Gogh yerleştirmesi..
Onları Serpil yazdı sizler için.. Sanat Tarihi okuduğu için bu işleri benden iyi bilir. Yazma görevini ona verdim.
Ben sadece "Mutlak görün. Bir vakit bulun ailecek gidin. İstanbul dışındaysanız bile bir yolunu bulun, gelin, gezin" demekle yetineceğim..
Mutlak..