Utanç/Shame filmini yazıp yazmamayı uzun uzun düşündüm. Aslında hâlâ düşünüyorum ya.. Ama bir yandan da yazıyorum.. Filmde görülmesi gereken muhteşem bir sahne var çünkü..
Carry Mulligan, bir bar sahnesinde New York, New York'u söylüyor.. Dünyaca ünlü şarkının harikulade bir yorumu.. Carry, kendi söylüyormuş üstelik ve canlı.. O anda.. Bir köşe masada ağabeyi ile patronu oturuyorlar. Patronun aklı fikri kızı yatağa atmakta.. Ağabey, hayatını kendi yalnızlığına gömmüş.. Bir kaç gün için ona taşınan kız kardeşinden kurtulma yollarını arıyor..
Carry, muhteşem söylüyor.. Gerçekten muhteşem söylüyor.. Masayı görüyoruz arada.. Aklı fikri kızı becermekte olan patron nasıl dalmış gitmiş.. Ve kardeşinden kurtulmak isteyen ağabeyin gözlerinden dökülen yaşlar yanaklarında küçük seller oluşturuyor..
Bu ifadeler, filmin başından beri tanıdığımız iki tipe de uyar şeyler değil.. Sonra öğrendim.. Senaryoda böyle bir sahne yok.. Ama canlı çekimde, Carry, ağabeyi ve patronu oynayan iki aktörü öylesine etkilemiş ki, o sahneler doğal olarak ortaya çıkmış ve yönetmen Steve McQuenn "Kes" diye bağıracağına sonuna dek çekmiş ve filmde aynen bırakmış..
Sinemanın en duygusal sahnelerinden biri, sinemanın en duygusuz filmlerinden birinde..
Shame, Amerika'da eleştirmenleri de sarsan, çok çarpıcı bir film..
Bir genç adamın sabah çırılçıplak yatağından kalkmasıyla başlıyor.. Görüntü, müzik, adamın hali.. Sanırsınız kendisini pencereden atacak.. Hayır.. Duşa giriyor ve mastürbasyon yapıyor..
Sonrası.. O başlangıcın devamı.. Yakışıklı, iyi eğitimli, iyi bir iş sahibi adam.. Ama kalabalığın içinde yapayalnız.. Kendi seçimi.. Cinsel tatminde de, kendi var hep.. İş yerinde mastürbasyon yapıyor.. Gece bara gidiyor, bar tuvaletinde boşaltıyor kendini..
Kadını da, mastürbasyon aleti gibi kullanıyor.. Hep ayni fahişeleri çağırıyor, mesela..
Amaç sadece boşalmak.. Evi porno filmler, dergiler, kitaplarla dolu.. Bilgisayarı seks sitelerine bağlı. Tek tıkla karşısında mastürbasyonuna yardım edecek kadını buluyor..
Hayatına başka kimseyi sokmuyor, aşka kimse yok zaten.. Var olana da aldırmıyor.. Mesela, fahişeyi New York'un o ünlü Standart Oteli'ne çağırıyor. Perdesiz otel.. Onun penceresinde sevişiyor, gelip geçenler seyrederken..
Ve bu yaratılmış yalnızlığı bir gün aniden gelen, o da ayrı bunalımlı kız kardeş bozuyor..
Utanç, tokat gibi bir film.. Gitmeye, seyretmeye, hele tavsiye etmeye gerçekten yürek ister..
Bu yüzden yazıp yazmamayı uzun uzun düşündüm..
Aslında, eleştirmenlerimiz tartışmalıydı bu filmi.. Sesleri çıkmadı..
Utandılar her halde!..