Filmin ilk yarısı sona erdiğinde "Altın Aslan'ı bu filme vermemişler de, kime niye vermişler" diye düşünüyordum.. O kadar güzeldi herşey.
Tehlikeli İlişkiler / The Dangerous Method, geçen yıl Venedik Festivali'nin en konuşulan filmlerinden biriydi. Altın Aslan'a da adaydı. Öyle de kaldı.. Niyesini ikinci yarıda anladım..
David Cronenberg ilk yarıda harika bir film yapmış, gerçek hikâyeden yola çıkarak..
Dünyanın ilk kadın psikoanalizcisi olarak tarihe geçen Sabina Spielrein, üniversite yıllarında kafayı iyice üşüttüğü için, Dr. Carl Jung'a teslim edilir. İsviçreli dünyanın en ünlü ruh doktorlarından biri olan Jung "Konuşarak tedavi denen ve o sıralarda ortaya atılan psikoanalizi ilk uygulayanlardan biridir. Viyana'da yaşayan büyük usta Freud'u izleyerek, onunla mektuplaşarak ama zaman zaman onunla tartışarak..
Sabin'i, Jung'u, Freud'u ve gene zamanın önde gelen psikoanalistlerinden, ama sonra anarşist lider olup sefalet içinde ölen Otto Gross'u tanıdığımız bölümler, Crononberg'in rahat, bildiği gibi film yapmasına izin vermiş. O da, çok iyi oyuncularla harikalar yaratmış. Sabina'da olağanüstü bir Keira Knightly.. Gross'da harika Vincent Cassesl.. Filmin baş oyuncusu Dr. Jung'da mükemmel bir Michael Fassbender ve nihayet Freud'da bu kadar inandırıcı Viggo Mortensen.. Sabina ile Jung arasında başlayan iki yönlü yasak ilişkiler. Jung evli, yasak.. Sabina doktorun hastası, ordan da yasak.. Kurguya bakar mısınız?.
Film de gerçek yerlerinde çekilmiş üstelik. Dr. Jung'un İsviçre'deki kliniği ve Freud'un Viyana'da yaşadığı ev..
Amma velakin ikinci yarıda film bitiyor ve bir belgesel başlıyor.. Gerçeklere sıkı sıkı bağlı ve hepsi birbirini fena halde eleştiren, tezlerine fena halde karşı çıkan ama, birbirlerini de müthiş etkileyen dört büyük, öncü psikoanalizcinin, hele çoğu mektuplarla ve fazla bilimsel, ancak uzman ruh doktorlarını meraklandıracak tartışmalarıyla dolu ikinci yarıda tempo zaman zaman nerdeyse sıfıra düşüyor.
Genel seyirci de sıkılmaya başlıyor..
Ben sıkıldım mı, peki?.
Hayır.. Daha çocukken evde bulup okuduğum babamın kitaplarıyla, Freud'u ve onun açtığı yolu hep merak etmişimdir.
Filmin belgesel tadındaki ikinci yarısı da bu yüzden çekti beni..
Yani konunun meraklısıysanız, sakın kaçırmayın. Değilseniz, işte olup biteni özetledim. Karar sizin..