Ünal'dan geldi haber, "Reşat Bey ölmüş" diye.. Reşat Bey, Reşat Önat.. Bu ismi çok kimse bilmez..
Ama "Piknik" derseniz, "RV'nin R'si" derseniz, bu defa bilmeyen çıkmaz, 60, 70, 80'li yıllarda Ankara'da yaşayanlar değil, gelip gidenler de dahil..
Piknik Ankara'nın simgesiydi, Kızılay'da.. Bir şarküteriydi aslında, ama ülkenin ilk ve tek "Fast food" lokantasıydı.. "Şiş" derdiniz.. Bekleme süreniz, garsonun mutfağa gidip gelmesi kadar..
Sinemaya yetişeceğiz, hemen ordaki Büyük Sinema'ya.. Beş dakikamız var..
Beş dakikada yer, yetişirdik..
Kurthan Hoca, Ahmet, Ağbim ben.. "Tertip" derdik.. Tertip "Duble pilav, şiş, rus salatası ve bira" demekti.. Tüm garsonlar bilirdi. Tüm garsonlar herkesin ne istediğini bilirdi. Öyle aileydik, Piknikçiler.
Öğlen gelip, gece yarısına kadar oturan ve o devasa Arjantin bardaklarıyla dolu biralarını patates tava ve sosis eşliğinde yudumlayanlar da vardı..
Piknik, bir lezzet, bir sohbet durağıydı..
Sonra bir gün, işlerine özel arabalarıyla gidip gelecek kadar kazanan (O devirde araba sahibi olmak.. Vay ki vay..) garsonlar, kime uydularsa, grev kararı aldılar. Reşat ve Vahit Kardeşler şaşkına döndüler ve öyle kırıldılar ki, kapadılar..
Kavaklıdere'ye gittiler ve isimlerinin baş harflerini koyup RV restoranı kurdular.. O da tarih, o da efsane oldu Ankara'da..
Mesleğe 14 yaşında, o zamanların bir başka efsanesi, Kızılay'daki Özen Pastanesi'nde, amcasının yanında başlayan ve sonra kendi efsanelerini yaratan Reşat Ağabey, Pikniğe gitti.. Cennette!..