"HINCAL" dedi, arkadaşım.. "Sen beni bilirsin. Trafik kurallarına nasıl uyarım.. Arabamda set var, cep telefonunu elime almayayım, diye.. Şimdi geçen ay iki ceza yazmışlar bana haberim yok.. Cep telefonu kullanıyormuşum.. Bu nasıl iş.. Uzaktan kumanda ile ceza nasıl yazılır?. Ya beni durdurup, makbuz yazacaklar imzalayacağım. Ya da bir otomatik fotoğraf suç işlediğimi belirleyecek. İkisi de yapılmayınca, biri oturduğu yerden önünden geçen plakayı yazsın, sonra suç eklesin. Cep telefonu ile konuşuyordu, emniyet kemeri takılı değildi falan filan.. Ben de itiraz hakkım olmadan ödeyeyim.. Bu nasıl hukuk?.."
"Bu şöyle hukuk" dedim ve daha önce bu sütunlarda yazdıklarımı ona anlattım..
"İki trafik polisi, İstanbul'un rezil trafiğine polislerin niye seyirci kaldıklarını soran bir yazımın ardından bana geldiler ve dediler ki.. 'Hıncal Ağabey yazdıklarında haklısın. Ama bizden trafiği düzenlememiz değil, belli sayıda ceza makbuzunu tamamlamamız, yani sadece ceza yazmamız isteniyor. Biz de sadece onu yapabiliyoruz..' Şimdi kendisine belli sayıda makbuzu doldurması emredilen polis, yetişemezse ne yapacak?.. İşte bunu.. Senin suçun, makbuzu eksik bir polisin önünden geçmek.."
Şimdi bakalım, bu yazıya ne yanıt gelecek?.