Artık ne kadar acıklı onu da bilmiyorum ya.. Çünkü alıştık.. Ateş sadece düştüğü yeri yakıyor, ötesi için rutin.. Haber bile değil..
40 ölü 188 yaralı..
Bir uçak düşse, bir tren kazası olsa, gazetelerin birinci sayfalarında başka haber olmazdı.. Bir karış boyunda harfler, pabuç kadar fotoğraflar.. Olay yerine gönderilen tonla muhabir, tonla fotomuhabiri..
Televizyonlar yayın kesip haber ve görüntü yetiştirme yarışına girişir, canlı yayına geçerlerdi..
Ama bu korkunç bilanço, trafikte olunca, kimsenin umurunda olmuyor.. Haber bile olmuyor..
40 ölü, 188 yaralı.. O 188'in kimbilir kaçı daha hastaneye ulaşmadan ölmüştür. Ama kaza yerinden canlı ayrılanlar, bu ülke istatistiklerine "Yaralı" olarak geçerler. Oysa gerçek ölüm rakamları verilenlerin en az iki katıdır..
Trafik kazalarından söz ettiğimi anladınız herhalde..
40 ölü, 188 yaralı, daha başlamadan bayramın yollarda verdiği kurbanlar.. Bayram tatili uzun ya.. Millet yollara düştü ve kaza haberleri arka arkaya gelmeye başladı.. Her bayram böyle olur.. Her bayram böyle olduğu bilinir..
Gelecek Bayram da böyle olacaktır. O da bilinir.
Çünkü yıllardır böyledir ve kimse, ama kimse umursamaz..
En başta Başbakan.. Evet aynen o.. Yasalarımız, özellikle karayollarındaki trafik kazalarının katliam boyutlarına gelmesi üzerine, bir Karayolları Trafik Kurulu oluşturmuştur. Başbakanın başkanlığında.. Yılda iki kez toplanması zorunludur. Başbakan gerek görürse, daha fazla da toplanabilir..
Şimdi soralım bakalım Başbakanlık Basın Bürosu'na, lütfedip yanıt versinler.. Yasa çıktığından bu yana, bu kurul kaç kez toplanmıştır?. Son beş yıldaki toplantı sayısı kaçtır?. En son ne zaman toplanmıştır?.
İçişleri ve Bayındırlık Bakanlarının, hele de Ulaştırma'nın hiç umurunda değildir kazalar.. Emniyet ve Karayolları Genel Müdürlüğü'nün de dolayısı ile..
O zaman iş, şoför mahallinde oturan ve eli direksiyonda olandadır.. Yani sürücüde..
Peki onun umurunda mıdır?..
Hayır..
Çünkü direksiyonda oturan, daha doğduğu günden itibaren bilir ki, hele de konu trafik olunca bu ülkede devlet yoktur. İnsanlar trafikte canlarının istediği her türlü rezilliği yapmakta özgürdürler..
Trafik polisleri gece yarıları, hele de direksiyonda yalnız giden kadınları çevirip muhabbet etmeyi pek severler ama, hele böyle felaket yoğun günlerde oto yollarda katiyyen görünmezler..
Çünkü elde yeter eleman yoktur. Olanlar sadece alkol kontrolüne yeter, onu yaparlar.. Keyifli iştir çünkü ünlülere, hele kadın ünlülere gece yarısı balon üfletmek..
Ötesi tehlikedir.. Bilmem ne ülkesinde polisin kendi bakanına ceza yazdığı haberini ağzının suları akarak okur, ama kendisi "Sen beni tanıyor musun" diyene ceza yazamaz.. Yazarsa, on dakikada on telefon alır, ısrar ederse sürülür.. Başına gelmedik iş kalmaz o yüzden "Bana ne" der.. Amirleri de öyle yapmasını öğütlerler zaten..
Ona ne?..
Sürücü, bu ülkenin komik trafik cezalarından zaten çekinmez. Polisin olmadığını, olsa da karışmadığını bilir. Türkiye adlı dağ başında direksiyona Malkoçoğlu gibi oturur..
Malkoçoğlu, ne kadar bir binicilik ustası, nasıl bir kılıç cambazıysa, o da arabaya o kadar iyi biner, direksiyonu o kadar muhteşem kullanır.. Kazayı hep başkaları yapar, o asla yapmaz, bu bir..
Kurallar başkaları içindir, onun için değil, bu iki..
Yollar onun babasının malıdır, ötekiler onun izni ile trafiğe çıkarlar bu üç.. Her türlü hak onundur. Başkasının hakkı, onun hakkının bittiği, onun izin verdiği yerde başlar bu dört..
O zaman bu ülkede trafikte ölmek, kaza değil, doğaldır..
Asıl kaza, bu trafikte, hele bayram trafiğinde yollara düşüp hayatta kalmaktır.. Kazara yaşarsınız..
Kalabilenlere, eşi dostu yola çıkıp da dönebilenlere mutlu, kutlu bayramlar!..