Avrupa Birliği, Türkiye'yi "Basın özgürlüğü" nde, sınıfta bırakmış.. Türkiye hakkında hazırlanan rapor ağır eleştirilerle dolu..
Nasıl olmasın ki.. Şu anda 4 bin 91 gazeteci mahkemede.. Bu davaların 500'den fazlası, Ergenekon hakkında haber yapan gazeteciler hakkında.. Bu gazeteciler kendilerine sızdırılan belgeleri açıkladılar. Bir gazetecinin, hem de adliyenin gizli arşivlerine girip dosyalardan belge çalması mümkün mü?. Herkes biliyor ki, o belgeler o gazetecilerin eline verildi.
Yani.. Bir savcının bir gazeteciye sızdırdığı ve "Al haber yap" dediği belge, haber olduğu için bir başka savcı dava açıyor.. Yargıyı etkilemek iddiasıyla..
Oysa, bu raporun suçlu ilan edildiği gün, başbakan yardımcısı bir devlet bakanı, henüz devam eden davanın sanıklarını, demokrasinin temel ilkesi, "Suçluluğu kesinleşene kadar masumdur"a rağmen suçlu ilan edebiliyor. Ama o yargıyı etkilemek olmuyor mesela..
Avrupa Birliği, Türk Basını'nın müthiş bir oto sansür tehlikesi altında olduğunu açıklıyor.. Tesadüf, dünkü uzun yazımda ayni tehlikenin altını çizdim.. Oto sansür..
İsterse Abdülhamit gibi bir Kızıl Hakan'ın olsun, gazeteci sansürün her türlüsü ile savaşır. Bu işe sansürle savaşarak başladığımda 17 yaşındaydım. Menderes'in gazetecileri, yargısız infazsız içeri atan, gazeteyle beraber matbaayı da kapatan yasalarına, sabahın köründe başlayıp gece yarılarına kadar birbiri ardına yağdırdığı yayın yasaklarına rağmen, haberlerimizi ve düşüncelerimizi iletmenin bir yolunu buluyorduk.
Devlet sansürünün işlediği tarih boyu görülmedi. Hiçbir araç olmasa fısıltı gazetesi var. O daha tehlikeli.. Bire bin katar..
Ama oto sansürün çözümü yok. İnsanın kendi kendine koyduğu sansür, asıl korkunç olandır. Benim yazdığım, AB'nin altını çizdiği sansür bu.. Ve Türkiye tam da bunun göbeğinde.. Özellikle genç gazeteciler müthiş baskı altında..
Bunca davadan biri onlar için açılırsa anında, işsiz, savunmasız kalabilir, hükmedilecek tazminatları ödeyecek güçleri de olmadığından hapse girebilirler. O zaman niye göze alsınlar ki.. Dokunmazlar suya sabuna, olur biter..
Türkiye'deki tutuklanma yasaklarına, AB'nin tutuklanma kıstaslarının hepsine aykırı olduğu, mahkeme başkanı her defasında "Tutuklama kaldırılsın" dediği halde, öteki iki yargıcın değişmez kararlarıyla iki yıldır, mahkûm olmadan adeta infaz edilen meslektaşlarının başına gelen meydanda, 4 bin 91 gazeteci mahkemedeyken, genç adam nasıl cesur olacak söyler misiniz?.
Ben söylerim..
Bu ülkede sağlam ve güçlü basın kuruluşları olursa..
Geçen gün Burhan Felek Ödülümü almak için Bab-ı Ali'deki Gazeteciler Cemiyeti'ne gittim. 60- 70'li yıllarda bu ülkenin en güçlü sivil toplum örgütüydü. Ankara Caddesi, yani eski adıyla Bab-ı Ali yokuşunun tam göbeğinde..
Bir yanında Milliyet, öte yanında Hürriyet vardı. Hemen orda Cumhuriyet.. Az ilerde Yeni Sabah, Tercüman, Günaydın.. Aklınıza ne gelirse.. Tüm gazeteler ordaydı. Ve o bina, öğle paydosunda, ya da akşam üzeri, gece herkesin uğrak noktasıydı. En kıyasıya rakip gazetelerde çalışan, birbirlerini atlatmak için, hatta kazık atanlar, orada bir arada otururlardı.
Bir aradaydık. Güçlüydük.. O cemiyetin başkanı devlet protokolundaydı, resmen olmasa da, alenen.. Sıkıysa saymasınlar, hürmet göstermesinler..
O cemiyete üye oldun mu, sırtını öyle bir güce dayardın ki, kendini kral sanırdın.. Üye olmak da kolay değildi ha.. Bir balotaj heyeti vardı, "Gözünün üstündeki kaşının kılları"na kadar sayan.. Dilekçen haftalarca asılı dururdu, salonda.. Üyelerden itiraz eden çıkar mı diye..
"Üyeliğe kabul edildiniz" haberi geldiği zaman bana, yeniden doğmuştum sanki..
Şimdi gittiğim, aslında yıllardır gitmediğim köhne bir bina.. Bab-ı Ali'de tek gazete kalmadığı için, yöneticiler ve bir kaç emekliden başka kimse uğramıyor. Bu yüzden tüm havasını, etkinliğini yitirmiş. Bırakın eskiden olduğu gibi Türkiye'nin sorunları hakkında fikir açıklamayı, meslek sorunlarının üzerine dahi gidemiyor. Gitse de hiçbir gazete haber yapmıyor.
Varlığı ile yokluğu belli değil..
Oysa, genç gazeteciye "Korkma.. Özgür ol.. Arkandayım" diyecek, diyebilecek tek örgüt o..
Nasıl yapacak bunu?. Ya da yapabilir mi?.
Bence yapar.. Çözüm var.. Onu da anlatacağım.
Haftaya..