Kordon'da Steak House diye bir yer var.. Ünal (Sevgili Ersözlü) oraya götürdü bizi.. Ağabeyim Öcal, yengem Özay, Ünal'ın eşi Dilara.. Benim İzmir'de şaşmaz otelim Best Western'in Genel Müdürü, sevgili dost Muzo ve eşi Bircan.. Enfes yemekler yedik. Et isteyen et, balık isteyen balık.. Kalktık.. Kordon Boyu yürüyoruz. Ağbim yürümüyor.. Geride kaldı. Döndüm baktım, restoran çıkışında birisiyle konuşuyor.. Biz de durduk, bekledik. Az sonra yanımıza geldi.
Konuştuğu, ailesi ile ayni yerde yemek yiyen bir Egeliymiş. Tanımıyor.. O gelmiş, "Merhaba Öcal Ağabey" diye.. "Babanızın tüfeği bulunmadı mı hâlâ?. Hıncal Ağabey yıllardır her Babalar Günü'nde yazar, o tüfeğin öyküsünü.. Kilis'ten biri 'Tüfek bende' demedi mi" demiş.
Ağbim şaşırmış. Adam devam etmiş. Annemin genç yaşta ölümünü anlatmış.. Bizim aile bağlarını anlatmış.. "Sizin aileyi, siz Uluç kardeşler arasındaki bağları kendimize örnek alıyoruz" demiş.. Demiş de eklemiş.. "Serpil Hanım'la, Kemal Bey'i göremedim burda.. Gelmedi mi onlar?.. Hıncal Ağbi, 'Bayramda İzmir'e ailenin en büyüğünün elini öpmeye gidiyoruz' diye yazmıştı da.."
Yani bakar mısınız?. İlginin, sevginin derinliğine bakar mısınız?.
Hemen Serpil'i açtım, "İzmir'de fırça yedin haberin olsun" dedim. "Niye ki" dedi.. Anlattım. Bizim ailenin en sulu gözü, bu defa ağlamadı.. "Çok hoş Hıncal Ağbi, bunu yazmalısın" dedi.. "Tabii yazacağım" dedim.. "Asansörde bile 'Merhaba' demeyi fazla gören insanların yaşadığı İstanbul'a, İzmir'i anlatmam gerek.. Her fırsatta anlatmam gerek ki, örnek alsınlar.. İbret alsınlar.."
Kordon'da masa sandalye olmayan santim yer yok.. Alsancak'tan Pasaport'a yürüyorum. Sanki her masada dostlar, akrabalar oturuyor.. Nasıl gözlerinin içi gülerek bakışlar?. Nasıl sevgi dolu el sallamalar, çağrışlar, masaya yanlarına davetler?. İçim gidiyor, hemen oraya oturmak için.. Ah bu zamanın gözü kör olsun!.. Selam veriyorum, elimi kalbime bastırarak.. "Hep buradasınız" diyorum İzmirlilere.. "Hep buradasınız.."
Anlıyorlar.. Yürüyüp gittiğim için kızmıyor, gücenmiyorlar.
İzmir'in insanları güzel.. Ama gücenmesinler.. Yıllardır yazarım, kızları bir başka güzel.. Her güzellik yarışmasında İzmir'den dört beş finalist olması tesadüf değil.. Ve de içleri de güzel. Güven dolu.. Kılıkları güven, davranışları, tavırları, konuşmaları hep güven.. "Etrafta öcüler var" diye bir karış surat, baş önde gezmiyorlar.
Bakın orda da bir asansör yaşadım. Best Western'de benim odam sekizinci kat. Dokuzda teras var. Yaz geceleri toplantılar yapılıyor. Geceyarısı bindim ki asansöre kafası sıkmabaş örtülü bir genç kız.. Yani göreceli olarak muhafazakâr, kapalı olması gerek değil mi?.
Değil. Bir defa nasıl şık.. Bir pantolon, bir bluz var üzerinde, Paris'ten gelmiş gibi.. Gözlerinin içiyle gülerek selam verdi, ilk defa gördüğü bana.. Kırk yıllık dost gibi konuştuk, asansör sekiz kat çıkana kadar. Terasta bir kına gecesi olduğunu, ona katıldığını, ama kendisi hiç sevmediği için kına yakmadığını anlattı..
Sekiz kat değil, gökdelende olsak, daha neler anlatırdı kim bilir?.
Asansör, insanlığın başladığı yer.. Ya da hiç başlayamadığı.. Bittiği.. Öldüğü..